28 Aralık 2011 Çarşamba

Güzellik bu.

Bu havuzu görünce,çocukluğumdan beri gittiğim oteller ve onların havuzlarına pöööh diyorum. Bayıldım tek kelimeyle ya. Bu havuzda yüzebilmek için 1 yıl okulu dondururdum galiba. Yapabileceğim tek fedakarlık,aklıma gelen.
Balideymiş. Yüzerken yılan,börtü böcek felan çıkabiliyormuş ama bu güzelliğe değmez mi sizcede?

Bi de, 90lar pop gerçekten çok iyi değil mi ya en keyifle dinlediğim parçalar çoğunlukla o dönemin. Zaten bende bi nostaljik havalar.. Mütemadiyen. Sormayın gitsin.

21 Aralık 2011 Çarşamba

Kalp Boş.

Bu kadını gördükçe aklıma hep Ayşe Özyılmazel geliyo. Sanki oymuş gibi. Ama değil.
Herneyse. Sadede gelim: bu şarkı bence tam benim için yazılmış,özellikle de nakaratı. 


Kaç yaşımdayım ki bu kadar yıpranmışlık var. Bu kadar inancım tükenmiş, bu kadar tecrübeliymişim hissi. Çok mu çabuk eskittim bir şeyleri, çok mu hızlı yaşadım da böyle oldu,bilemiyorum. 
Her şarkıda birileri yaşıyo, bazen de bi şarkı bir çok kişi için var. Anılaaar.
Kokular var bide. Ama şarkılar daha fena. 

10 Aralık 2011 Cumartesi

Biraz kitap,biraz tiyatro

Gerçi biraz kitap demek eksik ifade sanki. Zaten ödevler,sunumlar,saçma salak vizeler,üstten ders almalar ve Almanca kursu beni mahvediyor. Az uyku var,daha fazla ders çalışma var. Gene çok değil ama bana çok yani. Elimde 5 kitap birden var. Hepsini de okuyorum yani. Takip zorluğu yok,zaman darlığı var. 
Ama Ölüm Pornosu diyorum, çok iyi diyorum.

Tek bir detay çok şey demekti ve insanın hayatı kararıyordu. Bilgi yüzünden insan aşırı dozdan ölüyordu. 
İnsan hayatının geri kalanını sadece bir dakikada tüketebilir. 
Ne kadar çalışırsan çalış, ne kadar zeki olursan ol, o yaptığın kötü seçimle tanınırsın. O yanlış şeyi yap ve hayatının sonuna kadar ölmüş ol. 
 Babalar. Anneler. İlgi alaka gösterirler. Ve her defasında da içinize ederler. 

Bu oyun, gittiğim en güzel oyundu galiba. Müzikal bir performans desem :) Hiç sıkılmadım,hiç uykum gelmedi. Güzel değinmiş,güzel mesaj veriyor. Sonu desen zaten ayrı:) En son Zübük karakteri kollarını açtı,Dandini dandini dasdana diye 'uyuyan halka' ninni söyledi. 

Bu da böyle bi geceydi işte.

Kırmızı bir mont vardı üzerinde. Arkamdan pardon dedi,geçebilmek için. Baktım,benzettim. Ve kenara çekildim. Acaba dedim içimden,ama neyse. Bi yer bulduk oturduk sonra. Yan taraftaki çift Mino'nun Siyah Gülü'nü imzalatmak için karşıdaki kapıya yöneldiler. Garsonlar da zaten oraya devamlı yemek servisi yapıyorlardı. Dedim onlar kesin orda,yemek yiyorlar. Sinemle'le gittik baktık kapının ağzından,ve evet. Onlardı. Mutluluk :)
Resmen bana pardon diyen kadın Birsen Tezer'miş. Resmen ben doğru benzetmişim. ''Bana pardon dedi yaa valla dedi ihihi'' diye ilahlaştırmıyorum tabi gözümde,ama iyi oldu,hoş oldu. 
10 da sahneye ilk Hüsnü Arkan çıktı. Kendi solo albümünden şarkılar söyledi. Ezginin Günlüğü'nden de ihmal etmediler tabi,sağolsunlar.
Birsen'le 22.15 te Hoşgeldin'i düet yaptılar,bu şarkı bile benim için yeterliydi,aradım ve şarkıyı tamamen Sarişime dinlettim. 22.31 de Değirmenler. Birsen'i ilk kez bu şarkıyla,bu şarkıyı da (geç kalmış olarak) ilk kez Birsen'le keşfetmiştim. Birsen'de kendi solo albümünden şarkılar söyledi. Az düet yaptılar; genelde bireysel olarak sırayla kendi şarkılarını söylediler. Eğlendim. Sahneyi gayet net görüyordum zaten. Benim için süper bir konserdi. Hoşgeldin 23.51 de son olarak tekrar çaldı. Sonra Hüsnü Kadınım şarkısını yine ve son söylerken konser son buldu ve biz de o ara mekandan ayrıldık zaten. Gittiğim en güzel konserdi belki. Ya da bilmiyorum. Ama iyi ki gitmişim. Süperler. Konserden sonra Ezginin Günlüğü-Leyla şarkısına kafayı taktım, devamlı dinliyorum zaten: http://www.youtube.com/watch?v=3eL_-rRVDFo

Kar yağıyor bu gece
Öyle beyaz ki şehir
Anlamak bir ömür sürer
Hayat niye kirlenir 


 Hüsnü Arkan,telefon çekimiyle anca bu kadar :)



Ve Birsen Tezer, bi arkadaşımın deyimiyle müküş :) (mükemmel+müthiş)
30 Kasım 2011, Mekan: Ankara-Nefes Bar

29 Kasım 2011 Salı

Gözlük.Biraz ben.

Bu resimde gördüğünüz kişi, benim şu halimden bir önceki halim. Bir Almanca kursu sonrası,Kızılay'da boza içme durağı diyelim. 
Artık bu resimdeki gibi bile değilim. Kafamda saç namına bir şey kalmadı. Hayvan herif(bkz:kuaför) sadece köklerini bende bıraktı. Sağolsun en azından onu bari yaptı. Dediğimi nereleriyle dinliyo bu adamlar yarebbim ya bıktım artık,bida düzelttireyim desem 3 numaraya vurup koycak usturayla,onu bekliyorum. Belki de jiletle felan kazır yani. Olamaz mı? Olabilir. Devamlı duşun altında durasım var, 1 cm uzasa dünyalar benim olcakmışçasına umut taşıyorum içimde. 


Son günlerde zaten sınavlar,sunumlar,ödevler o kadar boğulmuş durumdayım ki, uyku desen az,çalışma desen benim için haddini aşmış boyutta, internete giremedim. Gene bugün de kredi kartı ekstrem geldi de, bakim krizin hangi seviyesindeyim dedim. Uykum zaten bölük pörçük,temelli içine edeyim dedim.


Almanca hocamla da yüz göz olcam yakında, çıldırcak yani o olcak. Kur atlama sınavım var bide daha ona çalışılcak tey tey. 


Dün tuttum gene tek başıma sinemaya gittim:Dedemin İnsanları. Ben bu işi seviyorum. Gayet cool,kendi başıma da oluyor yani bir şeyler. 1 buçuk saat kitapçıda oyalandım felan bide, içimde bütün kitapları alamamanın kalmışlığıyla. Bu arada,filmi çok beğendim ha. 


Devamlı bir geçmişe özlem. Şu an bu hangi psikolojik hastalık kategorisine giriyor onu inceliyorum. Karşıma ilk 'bipolar bozukluk' çıkıyor ama tam konduramıyorum da şimdi yani ya. 


Bu çarşamba Birsen Tezer ve Hüsnü Arkan Ankaraya geliyor,biletim hazır. Umarım iyi olur. 
Yazmak istediğim ama yazamadığım şeyler var; zaman,mekan,heves..hepsi biraz biraz.
Çıkmalıyım,TET beynimle münasebetsiz savaş halinde, adeta boğuşuyorum. 
Ben bu son günlerde adeta yaşamıyorum. Hayat çok hızlı akıyo,her şey bomboş. Nerdeyse 2.sınıfın 2.dönemi biticek. Sadece geriye dönüp baktığımda bu kadar yanlış giden ne onu sorguluyorum. Bu böyle olmamalı. Nokta. 
*Bu arada şimdi bir daha baktım da,bazı belirtiler Borderline Kişilik Bozukluğuna da uyuyor. Napcam ben!

18 Kasım 2011 Cuma

Bazen

http://www.youtube.com/watch?v=MTogquZ4Aos&NR=1
Bazen bütün koşullar uygunken bile ölemezsin..

Son günlerde yaptığım tek şey yurt odasına tıkılıp kalmak ve it gibi ders çalışmak. Ne adam gibi uyku ne de adam gibi yemek. Sırf dışarı çıkmamak için oturup 1 ekmeği kendi başıma indiriyorum mideye. Arkadaşlarımdan bihaberim. Hiçkimseyle doğru dürüst irtibatım kalmadı, bi buluşsak bi konuşsak 1 yıllık dedikodu çıkar anlatcak. Almanca kursuna başladım. Çok sorguluyordum acaba işime yarar mı verdiğim paraya değer mi vs. Ama sevdim. Konuşmayı sevdim, hocamı sevdim, arkadaşlarımı sevdim. Falan filan.
1 yıl önceki kasım ayı yazılarıma gittim de. Resmen aynı durumdayım. Kendimi 1 yıl öncesi ruh halime sardım. Önümüzdeki iki yıl daha böyle olmasını istemiyorum. Hayat tek başına da idare edilebilir, ama bakıyorum millet 1.yıllarını felan kutluyo. Ben de 'bu yollardan çok geçmişim' havasında, elde var sıfırlarla umutsuz vaka oluyorum efenin. Ha bu arada geçen yıla döncek olursak; tek fark, üstüne bir de ipe ipe ders çalışıyorum yani. 
Bu şarkı da güzelmiş:http://www.youtube.com/watch?v=zZqhxq0yeAw&feature=related 
Bu fırtına durulur mu
Benden adam olur mu? 

9 Kasım 2011 Çarşamba

Ben Böyleyim.

Gene aynı. Gene melankolik havalar. Gene mutsuzluk. Gene keşkeler.. Eskiye dönmek istemeler. Hayaller hayaller hayaller. Ve asla olmicağını bildiğin şeyler. Şu halde olabilseydim, o olsaydı bu olmasaydı demeler. Delirmek. Bu gidişat ne ben ne oluyorum böyle ya. Kendimi yollara atasım var. Deli gibi ağlayasım var.

4 Kasım 2011 Cuma

'Belki' diyorum

http://www.youtube.com/watch?v=uyqb1uVhakY Bir aralar feci takmıştım buna, son günlerde de devamlı dinler oldum. Bir şarkının sözleri ancak bu kadar anlamlı olabilirmiş. Bu şarkıya bayılana 'sen eşittir ben' diyorum. 


Belki bir eski şarkı,
Belki de hoş bir koku esintide,
Hatırlarım seni bir başka yerde.. 

Başa aldım tekrardan, ve yazıya devam ediyorum. Bugün zar zor bulabildiğim biletle evime geldim. Bayram tatili bahanemiz. Keşke okumak denen şeyi 1 yıllığına askıya alabilsem,kendimi burda toparlasam. Burası bana ilaç,yeminlen. 

Babam gene konuyu ne yaptı nasıl ettiyse kredi kartıma getirdi. Hem de benim bizzat kendi paramla ödediğim kendi kredi kartıMa. Daha doğrusu artık ödeyemediğim. Kesin haciz gelcek, hayırlısı. 
Anneme dicektim ki ''Gel senle gizli bir anlaşma yapalım Sunam,şu benim borçları kapatalım'' dicektim ama çok ütopik bir yaklaşım oldu,onu da babamla beraber annemin de üstüme gelerek beni yıpratmasıyla anladım. Demek ki neymiş? Umut kumbarası tükenmiş. Demek ki 'genç tutkuların dadısı' olan umut, artık yaşamıyor. 
En son artık, babam beni okuldan almakla tehdit etti. Dedim al valla zaten okumak gibi bir gayem yok. Annemde: Hııı koca eline bakarsın diyerek paranın simgesi olarak parmaklarını sürttü. 
Ve ben, zengin koca bulur evlenirim diyerek noktayı koydum. En temizi. Mis. 

31 Ekim 2011 Pazartesi

Başa Sardım.

Bazen, hiç özlemem dediğim zamanları bile özlüyorum. Yaşadığım en kötü yıldı dediğim o yıla bile döndürseler beni, asla yok demem. Hiç özlemem dediğim kişileri özlüyorum bide. 
Bazı şarkılar bazı anlarda dinlemek için uygun değildir mesela. Bazı kokular,bazı insanlar. http://www.youtube.com/watch?NR=1&v=HDrkAM4hw7M bunu dinlemek şu an sakıncalı,ama yapıyorum. 
Çok istediğin bir şey, genelde gerçekleştiği zaman anlamını yitiriyor. Bu muydu diyorsun. Her şey bende gerçekleşene kadar. Sonrası fos. Onca beklentin boşaymış,bunu anlıyorsun. Sonra da hayatın o yönde devam ediyor. Haydiiii. 
Belki sadece ruh halim gel-gitlerde şu sıralar. 
Bazı insanlar,bazı kokular,bazı şarkılar naparsan yap eskimiyor. İstesen de silinmiyor. Hep özleniyor. 
Her sabah bir sayfa daha eksilip gidiyor ömrümden..

29 Ekim 2011 Cumartesi

Bir Akupunktur Hikayesi

Başlığı okuyanda bir şey yazdım sancak. Kayda değer.. 
S*ktir Et denen kişisel gelişim kitabını hala bitiremedim. Ben kişisel gelişim kitaplarını sevemiyorum ya, öyle siktir et,salla geç vs demekle olsaydı ohooo. Yok yani bana göre değil. Sorun bende zaten. 
Neyse işte, orda akupunkturla alakalı bir şey okuyunca aklıma bir anı geldi. Babanneme dair. O hala hayatteyken. 
Benim annemde boyun fıtığı var şincik, ve ilk öğrendiği zamanlar işkence gibiydi ona. Uyuyamamalar, her sabah ağlamalar felan. Derken baktı olcak gibi değil, hadi Sunam doktora git. Allahtan doktor tanıdık,anneme torpil geçip akupunktur uyguluyordu,kulağına iğneler. 
Annem bi rahatladı felan böyle sormayın,işte bir süre iğneli iğneli gezindi. Bir gün babannemle oturuyoruz annemde var, babannem dedi ki: Suna, guzum, küpelerini çıkardın mı kulağından. :)
Babannecim nedense küpe demeyi tercih etmişti, aklıma geldi. Bu da böyle bir anımdı işte. Gene üzüldüm,babannem aklıma geldi ve gene gene gene yani. 
Kayıp gitmiş hayaller elimizden.. 

20 Ekim 2011 Perşembe

Gerçekten,''home sweet home'' yani.

Ben bunları kimseye anlatmadım
Kendimle bile konuşmadım.. 

Ben bu evi bile özlüyorsam ve bu evde olmak bile beni mutlu ediyorsa, durum cidden vahimdir yani. Ben iyi değilim valla ya. Geliyorum. Abi desen yok. Anne-baba çalışıyor. Ve şu an tek başıma bu postu girerken, gerçekten kendimi mutlu+huzurlu hissediyorum. Birazdan annem eve gelcek ve ben çocukluğumdaki gibi bir hevesle bekliyorum bunu. Bebekken balkonun demirlerine dayanıp beklermişim işten dönme saatlerine yakın. Şimdi PC başında bekliyorum ama yıllar geçmiş olmasına rağmen olayın özü aynı: Bekliyorum! Tek fark; artık bebek değilim ama ahh olsam keşke olsam. 
3 gün sonra Ankara'ya dönücem ama kendimi nasılsa 2 hafta sonra bayramda gelicem diye teselli ediyorum. Ya bayramdan sonrası? O kısmı şimdilik düşünmeyim. 


Babannemin evine girmek istiyorum, 52 sinden sonra eşyalar felan noldu merak ediyorum. Bir yandan da korkuyorum. Onu çok özledim. Hala bir şeyler tamamen geçmiş değil. Hala üzülüyorum. Hala özlüyorum ve ilerde üzülmesem bile hep özlicem,bunu biliyorum. Ama o artık yok ve hiç olmicak. Bunu da biliyorum. En kötüsü de bu işte. Birileri hayatınızdan çıksa da,üzülseniz özleseniz de bir şekilde haber alırsınız felan. Ben onu özlüyorum ama arayamam,kimselere soramam. Merak ediyorum. Keşke hala hayatta olsaydı. Sadece bunla bile ben çok mutlu olurmuşum meğerse diyebiliyorum. 
Abim İngiltere'ye gitti sonunda. En azından hayat onun için yolunda gidiyor. Ben yoluna koyamıcam gibi geliyor bazen. Hiç düzelmicek gibi. 


*Ait dersi denen bir şey var, bir de onu üstten almak diye bir gerçek var. Yazık yani o kodu girerken ellerim titreseymiş ne varmış? İlahi güç der vazgeçerdim belki. Ekle-sil haftası da geçtiğine göre tek çarem devamsızlıktan bırakmak. Ama bu da bana koyar. Mecbur gitcem derse. Kadın, geç gelenler derse girmesin diye resmen içeriden kapıyı kitledi. Bildiğin kitledi yani. Dumur dumur.. Geçen hafta da millet kapıyı çalınca 'gelmeyin ya gelmeyin' diye kendi kendine sıraya vurup dövünüyordu. Allam yarebbim ne insanlar var.. Tarihi eser karı ya (alıntı). 
http://www.youtube.com/watch?v=AtYmhMisT5s :) Mucuklar. 

13 Ekim 2011 Perşembe

Bir saygısızın günlüğünden :)

İngiliz Edebiyatı dersine olan merakım yani daha doğrusu acaba bi merakım olcak mı diye bende barınan fikrim artık son buldu,bugün itibariyle. Derse giderken inşallah bayan hocadır felan dedim, napcaksam. Ve derse gene geç gittim. Hoca alışsın tabi biz böyleyiz yani. Neyse efenim. Girdik kadın. Hıh tamam orda sorun yok zaten. Ama yerleşme problemi oldu biraz. Sonra beni oldu bittiye getirdi ve 'saygısız' yaftasını yapıştırdı. Kadın bana saygısız dedi yaaa. Hebelehübele. Kaldım orda, algılayamadım ki ilk. Niye diyor ki felan derken,oğlanların ayağını ezmişim. Ancak bir kız bu kadar saygısız olabilir dedi. Terbiyesiz. Sanane ki. Sevmicem işte o karıyı artık.

Hafta sonu arkadaşımla İzmir'e gider miyiz ki falan diyorduk ki benim biricik arkadaşım Sariş, işime çomak sokmayı marifet bilen o güzide insan, amacına ulaşmış bulunmakta.. Bazı insanlar gerçekten çok bencil. Bunu da eklemeden geçemezdim yani.

Bugün arkadaşlarla karaokeye gidiyoruz. Artık 2010 yılı ortalarından beri düşlediğim şey bugün gerçekleşiyor galiba. Bakalım. Biraz dağıtıp cik cik şarkı söylersem hoş olucak.

9 Ekim 2011 Pazar

Her şeyden biraz

Bir yandan şunu dinlerken :http://www.youtube.com/watch?v=smTYRFflQ14 bir yandan da şu son birkaç günümün özetini geçeyim dedim. 
İnatla antidepresana başlama sinyalleri veriyorum herkese. Sanki marifetmiş gibi onu kullanmak. Git gide kafayı yicek olmak beni rahatlatıyor,orası kesin. Hayatımdaki olur olmaz saçmalıklarla uğraşmaya çalışıyorum ama baş edemiyorum. Devamlı kafa karışıklıkları.üzüntüler falan filan. Ama yok yani anacım bu bünye ne kadar kaldırabilir? Geçen sene hep ahlar vahlar etmiştim ama o zaman neymiş ki? O zaman gül gibi yaşıyormuşum meğersem. Şimdi hayatta bana zevk verebilecek hiçbir şey aklıma gelmiyor. Sadece kaçmak istiyorum. Herkesten ama. 
Bazen de birilerine hayır demek gerekiyo,aksi takdirde akan göz yaşlarına acıyorsun. Seni tanımayan insanlar bile haline acıyıp teselli edebiliyorken,bunun sorumlusu insanlar bunu hiç mi hiç hak etmiyor. 
Bazen de bu gidişata dur demek gerekiyor. Her şey bir yere kadar. Ve bir de üstten ders almamak gerek. Yani 1 de başlayan dersin yanına üstten ders alırsan 9 da uyanmak zorunda kalabiliyorsun çünkü. Yani. 
Ve asla olduğundan farklı bir insan olabileceğini hayal etmemeli insan. Neysen osun'dur sen. Anlicağınız bu eğitim öğretim yılı da bana verimsiz.Faydasız.. 
Bi de oda arkadaşımın demleme çayında sıkıntı var. Üretim tarihi 2013 ama son kullanma tarihi 2011. Yani bazen bir şeyler ters olabiliyor. Çok sorgulamamak gerek. 
Şimdi kapı çalsa,sen elinde bavulunla;
Sevgilim ben geldim desen,kaldığımız yerden,
Sevgilim ben geldim desen,hep beni sevsen..

3 Ekim 2011 Pazartesi

Sweet Dormitory

Canım yurdum,biricik yurdum. Öyle ki yurda gelceğim zaman beni afakanlar basıyor yani. Odaya dönesim gelmiyor. Geçen sene desperate housewives modunda okuldan çıkıp gelirdim felan. Gerçi bugün daha okulun ilk günüydü ama ben sevemiyorum yurdu. Yani ben yurdu gene severdim 4 kişilik olmayaydı. 2 kişiykene ne güzelmiş her şey. S'le kafamıza göre takılırdık,arkadaşlarımız gelirdi..Yatak birleştirip uyurduk.Geceleri günün kritiği,dedikodusu. Kahkaha şamata gırla. Ama şimdi? Tepemde artık tavan değil ranza görüyorum. Uykum varsa da o görüntüden sonra kayıplara karışıyo yani. Sadece 1 kişiyle konuşmak devri bitti. Ayrı 2 kişi daha var. Yeni 2 kişi. Sevdim onları. İyiler,hoşlar.. Ama ben 2 kişilik odamı istiyorum. Gene eski günlerimi istiyorum.
Annemi özledim,evimi özledim. Bu ne demek ya yaş olmuş 20, ben hala babamın evini özlüyorum. Ordaykenki can sıkıntıları neymiş ki. Ben Ankarayı şu an istemiyorum. Şimdi değil ya. İnsan mutsuzluktan ölür mü? Bilmiyorum ama ben abartmaktan ölücem orası kesin. Tamam biraz abartmış olabilirim ama yeni okul yılını ve 4 kişilik oda olayını sevmedim. Hayatımın gidişatını sevemiyorum. Bana yeni bir ben lazım.

26 Eylül 2011 Pazartesi

Siz siz olun,tarçınlı barbunyadan uzak durun.

Eve misafir gelince en çok yapılan yemekler konusunda mutlu oluyorum.Annem özeniyo felan. Sağolsun kuzenim geldi,annecim güveci felan dayadı önümüze. Oh mis. Başka zaman olsa söyle söyle 1 yılda yapar. Su böreği bile yapmış,tatlı bile var ya tatlı. Daha nolsun. Hep böyle olcaksa misafir gelsin yani.

Ama tabi hal her zaman böyle de olmuyor,anneminde her kadın gibi duygusal zamanları var,öyle tahmin ediyorum. Aksi halde 'tarçınlı barbunya'olayına asla anlam veremezdim. Gerçi hala da veremiyorum. Ben çok yakın arkadaşımı almış haftasonu diye evime gelmişim. Ev yemeği felan yicez ya tabi bizde bi heyecan. Annem de o aralar takmış Yemekteyiz programına. İyidir hoştur izlesin izlemesine de,bida denemesin ordaki yemekleri Allaşkına. Burnumuzdan geldi yeminlen. Tutmuş,adamların o kadar değişik menülerinden seçe seçe tarçınlı barbunyayı seçmiş ya şaka gibi. Yani ilk algılayamadım felan. Bak üstüne kaç ay geçti hala atlatamamışım :D şok şok şok. Bakakaldım. Sanırsınız ki tuzlu aşure. O biçim yani. 2.lokmaya geçemedim. Tabi arkadaşım ses edemedi,annemde kıza koyuyo da koyuyo. O da öyle bi anımdı.

22 Eylül 2011 Perşembe

Diyorum ki;

Bazı şarkılara ölünür. bitilir. Adeta bayılırsın felan. İşte bu da ondan: http://www.youtube.com/watch?v=w3MMbvh-vmE 
''Sen bana geç geldin, ben sana erken 
Tutuşsun gün, yansın geceler, vaktimiz varken ''

Dünden kalma bir can sıkıntısı hakimdi bende,ama sabah itibariyle aştım. Kapalı havalar beni mutlu ediyor. Gökyüzü grimsi siyahımsı bir renkte. Çok iyi.
Hele ki annem de evde kek ve çay yaparken,bundan daha iyisi olamaz. Zaten Birsenciğimi dinledikçe güzel modlara giriyorum. Şarkıya da bildiğin öldüm. 
Havayı sevdim dedim,karamsar mod mutlu mod dedim ama eylülde de patik giyilmez ki yıııvrım. Gayet böyle cool cool giydim patiklerimi(içi yünlü).

19 Eylül 2011 Pazartesi

Misafir gelsin, gelmesin demiyorum ama

Ama işte ben böyle odamdan çıkmayım felan bazen. Mesela bugün,eve misafir gelcekmiş. Erine erine girdim duşumu aldım hazırlandım. Sonra öğrendim ki gelen kişileri tanımıyorum bile. Boşver Elifim git odanda otur dedim kendime. Annemlerede tembihledim beni çağırmayın odadan sakın dedim.Sadece çayımı getirin yeter dedim. Ben odamda otururum dedim. Dedim yani bildiğin dedim.
Neyse tık tık.Geldi bunlar.Geçtiler odaya. Ben tınn yani facete felan takılıyorum böyle. Üstümde pijamalarım. Babam bağırmasın mı Elif diye. İlk duymazlıktan geldim. Baktım bunun durcağı yok Elif Elif. Töbe ya sinirden çatladım. Evet ? dedim. Bi gel buraya dedi. E hadi sıkıyosa gitme elifim. Tamam dedim,giydim üstümü. Geçtim saç baş düzelttim banyoda. Sonra da gittim hanım teyzemle bey amcamı öptüm. Yanlarına oturdum. E oturmayıp napcan? Sana daha sorular soruyorlar,otur anam cevapla. Nerde okuyon? Kaça geçtin? Nerde kalıyon? Yurtta yemek var mı? Yok . Napcan? Gelip yapcan mı? Laf işte. Sonra kendi kızlarından bahsediyorlar,onların harcamalarından. Bizene ya ne harcıyolar ne alıyolar. Bi-ze-ne. Ordan benim babam affeder mi hiç yoook. Hemen devreye girdi.. Al işte buuuu bu. Bu az mı bu da o kadar harcıyo diye benim üstüme üstüme geldi de geldi gene. Ayy vallahi çatlıcam yani. Boğdu beni iyice. Her gelenle aynı muhabbet. İşte çıkmıcaz odadan çıkıyoz da noldu al noldu hı? Adamlar beni öptü rahatlık mı geldi biricik ebeveynlerime ya. Bak şimdi odada çay içiyolar,bana çay getirende yok. Demiş olmama rağmen bu evde hiçbir şey önceden denmemişçesine hareket ediyorlar. Nereleriyle dinliyorlar ben merak ediyorum. Yetti artık canıma yeminlen. Yeteeeeeeeeer diye bağırmak istiyorum!

17 Eylül 2011 Cumartesi

Ben Böyleyim.

*Kız olmakta zor. Ben öyle hiç karnı ağrıyan erkek görmedim daha ömrü hayatımda. Hep kızların karnı ağrıyo. Ölcem artık resmen cumartesi günümün içine edildi. Dursun nolur. 
*Kafayı felan yedim. Tatilim iyi iyi dedikçe annem sağolsun burnumdan getiriyo. Kafa beyin koymadı bende vallahi. Zaten yaz okulunda sayko oldum resmen yeni yeni toparliim diyodum. 
*Çay koymaya gidiyorum,bardak yerine elime telefonu almışım. Kafa bi milyon. Kafa napsın ki. 
*Annem babam resmen terkettiler. Evde bi başımayım,ve korkuyorum. 20 yaşında olduğumu tekrar belirtmeliyim galiba burda. Hmm. Bütün lambalar açık. Tv bile açık. Duvarlar izliyo. Sadece rahat hissettiriyo açık olması. Daha az korkuyorum böyle olunca.
*Oturmuşum facete millete laf yetiştiriyorum. Arkadaş dediğim insanlar oturmuş dedikodunun anasını ağlatıyolar kısır eşliğinde,ben burda sefilleri oynuyorum. Kader utansın valla. 
*Kinyas ve Kayra bitmek üzere. Çok iyi bi kitap ha aslında. İlk başlayıp yarıda bırakmıştım. Kayra diyor ki:  İlk 18 yıldan sonrası tekrarlarla doluydu,hayatın. Ve ne yazık ki, her bir bokun tekrar olduğunu bilen bir hafızamız vardı...

13 Eylül 2011 Salı

Eski Yazılardan 2

8 Mart 2010 da yazmış olduğum bi yazıda aynen şöyle demişim: 
Bu arada Karaokeye de gitmeden ölürsem gözüm arkada kalıcak.En yakın zamanda gidicez inşallah. :)
Yıl 2011,üstelik eylül ayındayız. Üstünden temiz 1 yıl, 6 ay ve 5 gün kadar bir süre geçmiş,ve ben Elif Ezgi, Ankara'da 3.yılıma başlıcam, hala da karaokeye gidemedim. Ne yazık demi? 

Bide geçen seneki yazılarımı okuyordum da,(bazısını ben yazmış olamam inanamadım kendime) Tunalıyı yermişim. Kızılay'a favorim felan demişim. Hayır yani -sarhoştum hatırlamıyorum desem o da değil,bildiğin ayık ayık yazıyorum. 
En nihayetinde,benim favorim Tunalı. O kadar. 

12 Eylül 2011 Pazartesi

İlk defa dün, kendime içilesi bir çay demleyebildim. 
Face profilimde eskiye gitme işini sevdim,unuttuklarımı hatırlıyorum. Bazı şeyler hatırlanmasa daha iyi olucak biliyorum,ama er geç insanın karşısına çıkıyo işte. 
Kinyas ve Kayra'ya verdiğim arayı sonlandırdım,okudukça tad almaya başladım hatta. İlginç bi kitap. 
Ve ben,desperate housewivesa tekrardan daldım bu bitmesini hiç istemediğim tatilde. Okul hiç açılmasa yeminle sorgulamam neden açılmıyo ki diye. Hatta neden açılıyo? Açılmasın. 
Gözümde kimbilir numarası kaç olmuştur dediğim gözlüğüm -onsuz bir hiçim- , 1 karış uzunluğundaki saçımı binbir çabayla yapmaya çalıştığım topuzum,ve salaştanda salaş üstümle evde ordan kalkıp oraya yatıyorum. Öyle ki yatmaktan her yerim ağrıyo. Göz altlarım morarmak üzere, evde artık bi değişiklik olsun yüzüme renk gelsin diye oturup makyaj felan yapıyorum yani.
Bu aralar 'Gibi Gibiyim' parçasına tekrar takmış durumdayım. Sardır babam sardır. Gene.
Sıcak geceler gibi al beni kollarına bu gece
Dokunsalar ağliyacak çocuk gibiyim.. 
gibi gibiyim gibiyim gibi gibiyim

7 Eylül 2011 Çarşamba

Eski Yazılardan

Durdum facetir twitterdır blogdur derken eski yazdıklarımı okuyorum. Başım gümgüm,birazdan patlıcak. Göz desen anası ağlıyo. Vücudumun her bir noktasının içine ettim özenle.. 
18 Haziran 2011 Cumartesi -Nankörüz biz napiim? yazımı okurken bir yerde detay vermişim: pijamamı giyerken bir şey düşünmüşüm. Baktım da elaleme ne allasen benim pijamamdan? Nasıl düşündüğümden? Böyle saçma salak durumlarda aklıma ille gelir zaten tıntırı şeyler.  
Bide size bilgi olsun: insan en iyi tuvalletteyken düşünebiliyor imiş.

*Bide dicem ki,ben kumruyu çok seviyorum. Acıkınca felan canım öyle onu çekiyo,it gibi onu çekiyo. Yarın gidip onu yiyesim var. Yallanmaktan başka bir şey yapmıyorum zaten son günlerdeki tek aktivitem full time eating (bkz:evde kıtlık)

6 Eylül 2011 Salı

Kapı Kitlemekte Nesi?

Ben ki kapıyı sabah işe giderken üstüme kitleyen anne babaya sahibim. Evet efenim,kapı 20 yaşında olmama rağmen hala üstüme kitleniyor. Bunun sebebi ne bilmiyorum. Muhtemelen bizim evimize kimse güneş tepedeyken bu yaz gününde girmeye çalışmaz. Bahçede o komşu yığınını hele ki hiç sorgusuz sualsiz zaten geçemez. Hayır yani sonra biri kapıyı çalıyo,gidip açim diyorum ama kapı kitli.Üstünde bide benim anahtarlarda yok. Sonra 2 saat evde anahtar ara, olmadı çantayı talan et. Bazısı da tükel küt çıkıyo,bi dakkaaa diyoz ama kim anlar seni? tıktıktık beynime ediyolar. Sonra açıyorum,yalancıktan gülümseyip 'ay kusura bakmayın anahtar arıyodum' felan. Boşbeleş işlerle uğraştırdıkları için anne babama selam olsun derim burdan bikez daha.

Not:Bunu diyen insan karanlıktan it gibi korkan ve evde yalnızken türlü senaryolar uydurabilme yeteneğine sahip bir hayalperest.

3 Eylül 2011 Cumartesi

Olan Biten

Normal bi tatil geçiriyorum,monotonluğun yanında yoruculuk. Bu aralar Doktorlar ve How i met your mother izleme performansım düştü açıkçası,dışarıda zaman daha çok geçirir oldum.. Önümüzdeki bir kaç gün daha böyle olucak efenim. Kitap okuma desen tey teyyy. Nerdeeee? Hava civa benim bütün sözler.

Babam bana dese ki: ' Hadi Elif git bi tatil yap kafanı topla gel,istediğin kişiyle istediğin yere git hadi kızım.'
-işte bunu dediği an odama koşar bikaç parça eşyayı aldığım gibi toz olurum bu evden,bu şehirden,bu insanlardan.. Herkesten birazcık uzaklaşasım var,hatta ne birazcığı. Bisürü bisürü hem de. Her şey değişsin istiyorum,hayatımdaki her şey değişsin.

31 Ağustos 2011 Çarşamba

Aslında hiç de fena değil yani

Cidden. Bayram havası her ne kadar şen şakrak esmese de, ben bu evde ailecek olma kısmını sevdim(abim olmasa da..)
Yani babam oturmuş tv izliyo,annem evde dolanıyo toparlıyo felan. Ben odamda dizimi izliyorum,arada bi yanlarına uğruyorum felan. Güzel valla,3 kişi tastamam evdeyiz ve bu beni gerçekten mutlu ediyo. Bi aile sıcaklığı hissettim. Keşke bayramlar daha sık olsaydı,keşke.

Yine bir Bayram

vee yine bir 'ahh nerde o eski bayramlar' modu. Ama cidden öyle. Bayramlar son yıllarda artık sıkıcı olmaya başlamıştı ki bu bayramı daha da hiç sevmedim ben. Bir kere, bu babannemsiz ilk bayram. Burukluk var haliyle. 
Annemle dün kavga ettim,yani biraz konuştum konuştum gitti masadan,baktım ağlıyo. Hiç bişe demedim çünkü ben haklıyım!
Bayram harçlığı veren yok,kimse demiyo ki bu kız kredi kartı borç batağında. Resmen yakında haciz gelcek ha,valla zorlasam gelcek yani. 
Abim çekti gitti,evde bi şen şakraklık durum yok. Vaktimi bol bol How i met your mother izleyerek geçiriyorum. 
Evde baklava felan yok şahsen,yalancıktan bi tatlı bile yok be. Annem şimdi yapıyo. İşin garibi gelen herkes bugün geldi zaten,yarın da biz gezcez. Yani bu tatlının yapılması manasız. Herneyse.
Eleganın kakaolusunu çok seviyorum, bi de Sesame. Benim de şeker keyfim bu yani napiim. 

İsterdim ki,hala babannem hayatta olsun ve ilk onla bayramlaşayım. Zaten şu an hayatta olsa resmen ona taşınırdım,hep onun yanında olurdum. Öhöm öhöm. Duygusal moddan çıkıyorum tamam. Devam edim varsayımlarıma; 
Annem babam harçlık verse en yüklüsünden,evde ailecek olsak,kalabalık olsak. Güzel tatlılar börekler olsa,sevdiğim insanlar gelse gitse. Bayramlık alma heyecanı olsa.
Ah olsa keşke olsa ama yok yani yok. Bayrammış pehh diyorum ve gidiyorum. Muahhs.

28 Ağustos 2011 Pazar

Yaz okulu sonrası havadisler

Yaz okulundan döndüm ya,olan biteni anlatayım dedim.
Öncelikle,Ankarayı ve özellikle de Beytepeyi hiç mi hiç özlemedim. Vallahi. Çarşıyı gezdikten sonra memleket özlemim de meğersem hiç yokmuş. Benim özlediğim tv seyretmek (full time Doktorlar), uzanmak ve uyumak. Buymuş yani. Bundan daha ekime kadar sıkılmam. O da bana yeter.
Eskisi gibi çitlek çitlediğim felan da yok,pek mideye de gömülmedim henüz. Daha tam bir şey anlamadım. Korkarak yatmaya devam. Küçük kitap okuma lambası her daim yastık ucumda.
İnternetimiz sınırlı olduğu için diziportun anasını ağlatıp Tudors izleyemiyorum ne yazık ki ama allahtan gelmeden bikaç dizi bilgisayara kaydetmişim. How i met your mother'a başladım.Neden daha önce izlememişim diye kendimi sorguluyorum şahsen. Çok eğlenceli bir dizi. Barneycim benim ya. 'Have you met Ted' deyip kaçıyor ya mızıkçı çocuklar gibi. 
Neyse. Ben şimdi açıp biraz daha izleyim uyuyayım,zira sabah olmasına az bi zaman kalmış.mışmışmış :)

23 Ağustos 2011 Salı

Saçmalamaca 1

Ben bu facebooktan çok sıkılıyorum. Hiç öyle aman aman takıntım yok kendisine yani. 
Saatlerce oturup bi diziyi sezon sezon da izleyemiyorum. 1 bölüm beni gayette kesiyor. (Heroes istisnaydı ama noldu? O da yarım.. ) 
Kredi kartı borcum tavan yapmış durumda. Sadece 1 defacık asgari yatırıp 1 defacık asgari bile yatırmayınca ocağıma incir ağacı dikmiş bulunuyorum. 
2 gün sonra yaz okulum bitiyo ama bi alo diyip otobüs biletimi bile ayırtmadım. Valiz desen son gün hazırlanmayınca olmuyo.. hatta son anda. 
Her sınav öncesi bi heyecan yapar oldum bide pişmanlık edinir.. her sınav sonrası keşkelere devamlardayım. 
Elimde çayım var ve son günler de o kadar tıka basa yiyorum ki yemek yemekten bile nefret ettim artık. Herşey boğazımdan çıkcakmış hissi veriyor. Parmaklayıp kuscam ha. 
Annem- babam pek aramaz oldular. Abim desen varlığımı bile unutmuştur,abartmam. 
Uzun süredir birlikte olduğum bi sevgilim olsun isterdim,onla evlilik planları yapsak felan. (evlenceğimden değil ya,düşününce korkuyorum bile bazen). Duygularım bu açıdan tatmin olamıcak ve bu da benim ahir ömrümdeki kısmetsizliğim galiba. tüh. (Cidden üzülüyorum bu duruma. İsterdim güzel giden ve gitcek olan bir aşkı.)
Yeniden çok çok sevebilmek istiyorum,böyle kalbim çarpsın. İştahtan bile kesileyim. Nefes alamayım üzüldüğümde bile yoğunluğunu hissedebileyim istiyorum bu duygunun ama olamıyor. Bi de yeniden çok çok sevilmek,bunu hissetmek. Güven duymak,huzurlu olmak..
Tek başıma bi yolculuğa çıkmak istiyorum. Her şeyi bir süre arkamda bırakarak, yeni insanlarla tanışarak.
Mutfak tezgahına dönmüş çalışma masamı temizlemek felan istemiyorum,elimde ki çay bile böğğ geliyor. 
Ve en çok şu an kitap okumak istiyorum,hafif rüzgarlı bir yaz akşamında evimizin balkonunda.. 
Güzel günleri düşünüp hayal kurmak istiyorum,gerçekleşsin istiyorum bi de.
Ama şimdi en iyisi uyumak,çünkü her şey boşuna biliyorum.. 

21 Ağustos 2011 Pazar

Ölümler Çıplak Gelir

Aslında insanlar hayatta çok gereksiz şeyleri sorun edebiliyorlarmış. Bunu anladım ama bu da geç oldu. Yine yine yine. Boşuna insanlara kafamı takıyomuşum,mutsuzum diyormuşum. Şimdi gerçekten hayat tuhaf geliyo. İdrak edemiyorum. Hiç gerçekmiş gibi gelmiyor olanlar. Sevdiğim birisini kaybettim kısa zaman önce. Çok sevdiğim. Şimdi ondan başka her şey yalan geliyor. Keşke daha çok zaman geçirseymişim, daha çok öpüp sarılsaymışım. Daha en sevdiği şarkı ne onu bile bilmiyorum mesela. Ya da en sevdiği yemek? Ne kadar yalnız olduğunu farkedememişim..Ne kadar acı çektiğini ve neden gerçekten bu kadar ölmek,kurtulmak istediğini. Şimdi bazı şeyler o kadar içimde kaldı ve bazen o kadar pişmanlık duyuyorum ki,keşke sadece bikaç günümüz daha olsaydı babannemle. Buna bile razıyım.. Aynı şeyler gene olsun tamam ama sadece içimde kalmışlıklardan kurtulabileceğim bir kaç gün daha isterdim. Ve hayatımda hiçbir zaman çocukluğuma dönmeyi  bu kadar gerçekten istememişim.. Geçmişe özlemlerim hep boşmuş. Şimdi o kadar isterdim ki sırf babannemle her şeyi başa alabilmek için. O hayatımda olsun diye yine. Tombak yanaklarını sıkıp sarılabilseydim. '' Eliif sen de ye guzuuum '' dediği zaman onu ikiletmeseydim. Yanına daha çok gidip otursaydım. Bok varmış gibi öğlenlere kadar uyuyacağıma gidip onla kahvaltı yapsaydım.
Yaz okulu bitince gidip ona krep yapcaktım,son gidişimde söz vermiştim ama 1 hafta sonra öldü. Sözümü tutamadım. Şu an inanılmaz istiyorum onu bir daha görmeyi... Bu bi rüya olsa,uyansam.. O hayatta olsa. Nolurdu ki :(

5 Ağustos 2011 Cuma

Bunalım.

Kafayı her yicek gibi olduğum da -ki bu da uzun bir süredir ve sık sık olan bir durum şu sıralar için, hemencik memlekete kaçıyorum. İyi gelir sandım,dün gene bindim geldim. Babam aldı,öptükten sonra direkt kredi kartı muhabbeti. Öl yani. Boğulcam artık. Zıplatmışım gene. Ah yarebbim. Neyse. Annem nöbetçi oluvermiş,eve git kimseyi bulama felan. Ben de mis gibi sıcak pideyle yemek yerim oh fln diyordum. Hayal kırıklığı burda başlar. Sonra teyzemlere gittim orda yedim gerçi ama. Ya bi hüzünlendim dün. Bir şeyler eksik hayatımda. Bi süredir. Bilemiyorum ne ama olmasını istediğim şey bu değil,olmak istediğim yer bu değil ve galiba hayatımda başka insanlara ihtiyaç duyuyorum. Her şey değişsin bitsin gitsin düzelsin istiyorum. Her yaz böyle mi olcam ben? ve her yaz başka insanlar yüzünden..
Yolda dün, hayatımda olmuş,olan,olacak olan ve artık olmucak olan insanları düşündüm. Kısa zamanda çok şey değişiyor, daha da ne yöne yol alcam onu merak ettim. Bu sıkıntılar geçip gitsin istiyorum, istesemde istemesem de kafaya takıyorum. Ailemle ve sunişlerle eskiden olduğu gibi binsek tatile gitsek. Çocuk masumluğumuz olsa,insanlar da öyle olsa. Aile sıcaklığı daha yoğun olsaydı felan. Çok şey değişiyor,üzülüyorum. 
Bu olan biten her şeyden bir an önce kurtulmak istiyorum.

31 Temmuz 2011 Pazar

Ve Eloş Amasra'da

Bu deniz kokusunu çok özledim,tekne turundan bir kare.
1 yıl üzerimde bulunan lanet galiba geçen hafta bu geziye gitmemle kalktı. 1 yıl boyunca iki kez Amasra, iki kez İstanbul ve galiba 2 kez de Eskişehir'e gitme girişimlerimiz hüsranla sonuçlanınca dedim herhalde lanetlendik felan yani.
Çok sevdim ya çok şirin bir yer,bir sürü foto çekindim ama bay C'den alabilene aşk olsun! 
Gittik gene ilk iş löplöp. Mezgit ve hamsi, ortaya süper otların karışımı salata, yanına da kola. C rakı içeydi alırdık emme velakin alamadık. Neyse. Turda beraber geldiğimiz adam çok ısrar edince birde üstüne ikram edince, içivedik gari. 
Çarşısını gezerken kendime çok ilginç bileklikler felan bulurum sandım; orda azıcık hayal kırıklığı olmadı değil hani. Olsun varsın. En nihayetinde, iyi ki gitmişim diyorum. Moddan moda giren kendimi bir güncükte olsa dizginleyebildim. Rahatladım. İçimde kalmışlıklarla bir daha gitme hayali kuruyorum. Bisürü öpücükler yolluyorum.

22 Temmuz 2011 Cuma

Hönk

Öhöm öhöm! Gene bi halt yedim. Ben ki dilbilim sınavına girmekle yükümlü olan yaratık, ilk sınavdan % 45 lik başarı gösterebilmiş insancık, çarşamba günü bu dersin 2. sınavından yani 170 sayfalık yerden essay type şeklinde sorumlu olan insan kişisi,yarın Amasra gezisine gitme kararı aldım. Arkadaşım C'nin gazına geldim,aman Elif koyver gitsin kızım kalırsan kal dedim. Keşke babam aradığında telde ağlayaydım biraz,modumda müsait zaten bu aralar, bu bahaneyle sınava çalışamamayı bahane ederdim. Tüh. Neyse. En nihayetinde,gene bi bokluk çıkmazsa gidiyorum bu geziye. Lanet olsun sınava da hocayada. aman kötü bişe olmasın sonuçta o da bi insan (!)
http://www.youtube.com/watch?v=QEQrDJsi624 çok tavsiye olunur yani,sardır allah sardır. 

18 Temmuz 2011 Pazartesi

İğrenç bu adam.

Derste gene çenesi düşen bir insan olarak,cezamı çektim. Ama öyle böyle ceza değil. Sınıftan çıkarılırsın,hoca sana bağırır, bazı mallar tek ayak üstünde felan da bekletir ona da razı olursun da, ama en sevmediğin, gıcığında gıcığı bi herifin yamacına oturursan bu cezanın doruğudur artık bence. Daha da kötüsü,artık devamlı size bunu yapacağını söylemesidir. Resmen ağız ağıza oturduk,dersi dinlerim sandı herhalde. Tamam sustum artık konuşamadım,mesaj atma olanağımı elimden de aldı ama öyle bir bütünleştirdi ki beni kendisiyle,gece kabusum olacak,kesin.
 Sevsem,yakışıklı olsa amenna. dudağından dişlerine,gözlerinden ayakkabısına kadar inceleme altına aldım herifi. Dedim acep bi tarafları hoş gelir mi ki gözüme? Yok. Teni biraz pürüzsüz gibiydi,o da sakalla anlamsızlaşıyo zaten. Neyse. En nihayetinde,sıkıcı bir gündü. Mutlu olmak için iyi sebepler var tamam da,hayatta aslında 'süpper' dedirtmiyo bana,özellikle bu sıralar. Her açıdan canımı sıkan şeyler var. Bugün düzelse yarın bozulcak cinsten.. Bazısı da atsan atılmaz satsan satılmaz. Öyle.

Çalışcaktım,vallahi.

Bi ders çalışayım dedim. Bu kez hoca beni çok konuştuğum için uyarmasın, kendimi gene defalarca olduğu gibi zorlayarak derse adapte olayım diye bir ön hazırlık yapayım dedim. Koca üniteyi,o bitmek bilmez üniteyi okuyayım,iyi öğrenci akıllı öğrenci inek öğrenci olayım dedim ama olamadım. Gene olamadım. 6 sayfadan sonra öyle bir baş ağrısı girmiş ki kendimi unuttum ya ağrıdan. Hayır yani okuduğumu zaten anlamıyorum. Dinleneyim diye nete girdim bende. Ve bir kez daha anladım ki, kendime inanmamalıydım. 'Bu defa kesin çalışcam' derken neyin kafasındaydım? (bu sözü de benimsetti bana birileri :p ) 

Keşke ders çalışma şevki gelse ve 3 yıl daha benimle kalsa.. Notlarım hep A1 olsa. Sonra ben çok tatmin edici bir not ortalamasıyla mezun olsam,sırf babam vıdı vıdı etmesin diye valla,yoksa tınn yani not mot umrumda değil kii. Bi de okutman olasım var,ortalamayıda azıcık iyi tutalım yani çok mu şey istiyorum yahu?

11 Temmuz 2011 Pazartesi

Kendim Kaşındım.

Kaşınmak, çok önemli bir sınavın varken -hele ki bir de yaz okuluna gelme amaçların arasında not yükseltmek varsa- sınavın iki gün sonra olmasına ve 3 üniteyi kapsamasına rağmen hala kitap yüzü açmayıp üstüne bir de arkadaşlarla paranın 5 kat dibine vurduğun halde alışverişe gitmektir.. (Öpcük denen şeyi benimser oldum :S ) Öpcük neyse de , şaka maka ben A1 düşüremediğime mi yanayım, kredi kartımın asgarisini bile ödeyemediğime mi yanayım, bu sıcak havalara mı yanayım? Dahası da çok,yancak şey çok. 

6 Temmuz 2011 Çarşamba

Yaz Okulundan Havadis

Yaz okulu denen şey,çok can sıkıcıymış meğersem. Bunu da her şeyde olduğu gibi geç anladım. 3 gün ders,sabahtan akşamüstüne kadar aynı hoca,aynı ders. Ölüm gibi bir şey. Katlanılası değil cidden. Sıcağın ortasında alnım artık isilik oldu. Odam 4 kişilik,arkadaşlarım iyi aslında ama ben alışmamışım.

2.dönem biteli aslında 1 ay bile olmamışken,hayatımın o evresi sanki çok geride kalmışçasına hissediyorum. Özlüyorum bazen,biraz da kızıyorum. Olan bitenler anlamsız,gereksiz. Ve kesinlikle haksız. Bir şeyler o kadar kısa zamanda o kadar saçmasapanlaşıyor ki,deliriyorum düşünmekten.

'Hayat çok tuhaf' demekten alamıcam yine kendimi. Gerçekten öyle. Yarının bile bugününle bir değil,hayal kurduğun hiçbir şey de kurduğun gibi gerçekleşmiyor.

'' Biter elbet tüm acılar,ilk gün ışığını bekle '' derken bu melankolik yazıya bir noka koymam gerektiğini farkettim,çünkü yazarsam çok şey çıkacak ağzımdan, ve ben biliyorum ki hem gereksiz olucak hem de pişmanlığın daniskası..

2 Temmuz 2011 Cumartesi

Karmakarışıklardayım

Ve ben, gene uzun bir bekleyişin ardından -ki 22 gün ne kadar uzun bir bekleyiştir orası tartışılır  - yarın Ankara'ya dönüyorum. Sonunda. Çok özledim. Burda akıl sağlığımdan tutun beden sağlığıma kadar çöküşlerdeydim. Ama şimdi de gitmek istemiyorum. Burda hergün didiştiğim anneme doyamadığımı farkettim. Duygusallaştım. Hala yemeyi beklediğim yemekler yapılmadı mesela. Bazı çamaşırlarım kirli,yapılcak pasta böreğe de karar vermedim,veremeden gidiyorum. Apar topar valiz hazırladım ve biliyorum ki gene kesin bir şey unutucam. Sabah olduğunda daha da üzülcem,keşke gitmesem dicem,ama mecbur gitcem. Sonra gene gelcem nasılsa,olsun. Annem bu yazıyı hiç görmeyecek olsa da,aslında daha fazla değeri hakettiğini biliyorum.Bunu ben de zaten gidip yüzüne söylemem,ama onu seviyorum ve özlicem :(

Bir de şöyle bir şey keşfettim,demin : 2 laptopı yanyana koyduk arkadaşımla,görüntülü konuşma başlattık. Adeta konser verir gibiydim. Elimde mikrofon varmışçasına. Kötü kadın kahkası ben 1 atıyosam yankı 10 katlıyor.

28 Haziran 2011 Salı

Param yok pulum yok!

'Kredi kartı candır' derdim eskiden taa çok çok eskiden. Artık o paralı günlerim geride kaldı. Kendimi anlamlandıramadığım bir kredi kartı borcu içinde buluverdim. Uzun zamandır anlaşamıyorduk kendisiyle,bugün de son noktayı koydu efenim. Adeta kısa süreli felç geçirdim bilgisayar başında,inanamadım. Gözlerim şaşkınlıktan büyüdü felan. Hesap özetini dün geceden beri içimde karın ağrılarıyla beklediydim o kadar; aman ne heyecan ne heyecan. Sonu ise hüsran! Beni git gide batağa sürüklüyo,adımın kara listeye girmesi an meselesi. Nasıl ödenir bilmem?

Ben bi de heves ettim, çok gizemli şeyler yazcamya sanki, gizli bir blog daha açayım dedim tumblr.com 'dan. Allah cezamı verdi heralde yani o nasıl bir blogtur ki saatlerdir başında oturdum,çözemedim. Başım yeminlen hala ağrıyor.

O değil de, ben bu borçla nasıl başetcem ya bana en kolayından bi iş önerebilcek olan :( ??

25 Haziran 2011 Cumartesi

Kenofobi

Ben bu tatili çok sevemedim. Özlediğim kişiler var ilk önce. Sonracıma annem-babam bana iyi gelmiyorlar, en azından şu sıralar. Geriliyorum falan filan. Sıkılıyorum evde desem de aslında zaman bir şekilde geçiyor. Sorun bende mi yoksa diğer faktörler mi bilmiyorum ama bildiğim tek şey ya da direkt olarak olan şey : BURDA HER GECE ELEKTRİK GİDİYOR ve ben çok korkuyorum. İnanılmaz derece de sıyırma vakaları baş göstercek bu böyle giderse,biliyorum. Resimde gördüğünüz 1 karışlık kitap okuma lambasıyla yaşar oldum. Devamlı yanımda taşıyorum.(boynuma geçirip) Öyle ki tuvalete onunla gidiyorum,dişimi onunla fırçalıyorum. Kısacası evde onunla geziyorum. Bu yazıyı da niye yazıyorum? Az önce elektrik gene gitti. Dün gece bi ara uyandım ve tam o an elektrik gene gitti. Hep gidiyor ve ben bunun bir anlamı mı var onu düşünmekle meşgulum? Işık geldiğinde korkudan pür dikkat odayı incelemeyi bırakıp ağlaMAmaya çalışıyorum. Çünkü 20 yaşındayım ve hala karanlıkla başedemiyorum!

23 Haziran 2011 Perşembe

HARİBO'YLA MUTLU OL

Şu resimde gördüğünüz Haribo paketciklerinden oluşan büyük Haribo paketi,benim 2 gündür besin kaynağım. Hayatta kalmamı sağlayan tek şey. Yaşam kaynağım. Biraz daha abartı katayım yazıya: yaşama sevincim. Evet. Midem bayram mı etmekte iflas mı etmekte onu zamanı geldiğinde anlayacağız ama ağzıma güzel bir ziyafet veriyorum şimdilik. İçimde bir cenin varmışçasına çıkık olan göbeğim için tehlike sinyallerini yaksa da stresimi alıyor ya,yüzümdeki mayın tarlasını ortadan kaldırıyorya tamamdır. Gerisini boşver. İçinde küçük bir kutucuk var -yeşil renk,kinder sürprizi anımsatan- 3 yaş altı çocuklar için uygun değilmiş yanlış okumadıysam,hala onu açamadım. Tırnağımı kırdım gene açamadım. Ama tam gaz yemeye devam. Hiç bitmesin istiyorum.
~Bir de dinlemeniz için şunu size öneriyorum : http://fizy.com/#s/223b0u 

Mutlu Olmak Mümkündür Küçük Şeylerle

Her zaman birilerinin hayatında yer edinmek istemişimdir. Kalıcı olmak,unutulmayan kişi olmak duygusu çok çekici. Canım kimseyi üzmek istemiyor aslında,bu biraz ego tatminiyle alakalı belki de ama ben buna daha masum bir duygu derdim. İncir Reçeli'nde ki kız gibi derin anlamlar taşıyabilmek isterdim..Ya da ne bileyim adıma hiç şiir yazılmadı mesela.Öylesine bir şarkı,bir söz.. Kalıcı olmak istiyorum sadece. Unutulmamak. Hep hatırlanmak.


Hayat tuhaf diye başlamıcam gene 20 yaşında bir veletim ben,kuş kadar beynim var (babamın tabiriyle)Adımın geçtiği bir hikaye yazıyor arkadaşım Fırat. Beni kırmadı,aklındaki bir hikayenin karakterine ismimi verdi. Çok çok mutlu oldum,burdan tekrar teşekkürlerimi yolluyorum kendisine. Bulduğum her köşeye bir söz ya da adımı yazmak,her yerde izim kalsın istemek gibi bir rahatsızlığım olduğundan,bu benim için başlığımın aksine çok şey ifade ediyor,hiçte küçük bir şey değil mutlu olmak için. Çok sevindim tekrardan. Heyecanla bekliyorum bakalım :)

21 Haziran 2011 Salı

Anılar 1

Başlık bulmakta zorluk çekiyorum bazen,böyle genel bir şey yazıp numaralandırmak daha kolay geldi ne yalan söyliiim. Ben facebook'ta çok çevrimiçi takılan bir insan değilim,Allah etmeye bir çevrimiçi oldum burnumdan geldi yeminle. Herkes radarı takmış benim girmemi bekliyor herhalde..Onlara laf yetiştirmekten bu postu kaç saatte bitiririm Allah bilir. Şu an saat tam 23.56. 


Bugün Meloşumla eski okulumuzun önünden geçtik,8 yılımızın geçtiği İlköğretim Okulu. Keşke geriye dönebilsem dedi Meloş. Düşündüm,aslında benim geriye dönüş için özlemle andığım tek dönem Lisedir. Ama neden olmasın ki? En baştan başlardım her şeye. Ortaokula dönsem..Hatta ilkokula. Ben ilkokul yıllarımı düşününce aklımda hep boğazı düğümlü,ağlamak üzere olan kız çocuğu canlanır. Evet o benim. O kadar karanlık zamanlar mıydı bilmiyorum ama psikolojik tedavi felan görüşüm gelir aklıma. Bir de gidiş-dönüşler çok canımı yakardı. Adapte olamazdım. Tatil dönüşleri aklımda sadece boğazımın düğümlü oluşu olarak kalır. Hep ağlamaklı.. Atlatamamak birilerinin gidişini..kendi gidişimi..


Ortaokul desen,çok bir şey canlanmıyor kafamda. Lise sınavlarının telaşesi içindeydi herkes zaten. Aile sıcaklığını hatırladım ama şimdi bak :( Abim yanıbaşımdaydı. Beraber NFS oynardık,Sims yükletirdim ben ona zorla ve çok muhteşem sesimizle düet yapar kayda alırdık. Hey gidi günler heey. 


Lise..Ah o lise. Aslında hayatımın hiçbir döneminde lisede döktüğüm kadar göz yaşı dökmemişimdir ama en tatlı,kendimi bildiğim zamanlardı.. Daha sağlam mı bilmem ama daha doyurucu arkadaşlıklarım vardı bazı açılardan. Eğlenceli,gezen. Hissedilen minik kıpırtılar,kelebek uçuşmaları..ve sonucu olarak üstüne çektiğin acılar,kopamamak,çaresizlik. Ve belki de her şeye rağmen en en mutlu hissedebildiğin kavram. 


Sonra lise de bitti. Her şeyi bambaşka hayal ettiğin üniversiteye başladın. Çok hayalci yaklaşımlarla gidersin,arkadaşlıklardan tut şehir bile aslında senin için bir hayal kırıklığı olur genelde.En azından tam olarak beklediğini bulamazsın. Mesela ben Ankara'yı her zaman istedim,sevdim. Hala da seviyorum ama aradığımı bulamadım. Bu belki de bizim neyi aradığımızı tam olarak bilmeyişimizden de kaynaklanıyor olabilir. Herneyse. Sonuç olarak,elimde beni geriye götürecek bir zaman küresi olmadıktan sonra ben anca boş boş 'O zamana dönsem,şu olsa,bu olsa..' safsatalarıyla ortalarda dolanırım. Peh! 


Not: Saat tam 00.18 (!) 

19 Haziran 2011 Pazar

Feylesof Olcam Ben.

A insanı, çok fazla başkalarına endeksli yaşadığımı söyler hep. Biraz haklı galiba. Aslında etraftaki insanlar hakkımda ne düşünürse düşünsün. Sesli gülmüşüm ayıplamışlar,kıyafetime laf atmışlar ,tın der geçerim diyorum ama bu sadece tanımadığım insanlar için geçerli, bunu fark ettim. Ben etrafımdaki insanların benim hakkımda ne düşündüklerini,ne düşüneceklerini çok önemsiyorum. En çokta yanlış anlaşılmaktan korkuyorum ben. Bunu istemiyorum, sevmiyorum. Üstümden oynayanlara,yapmadığım etmediğim şeyleri üstüme bindirenlere ve karşıdakilerin de beni buna göre yargılamalarına kızıyorum. Bazıları da mübalağa sanatının belini kırarlar. Abartıda yeni bir çığır açarlar ya,helal. Kim ne biliyor ki ya gerçekten düşününce çok sinir bozucu. İnsanlar çok sığ ve tek taraflı düşünüyorlar bazen,eleştiriyorum evet ama aynı zamanda özeleştiri de yapabiliyorum. Çünkü bu çok saçma sapan yargılara bende varıyorum aslında bilsem belki de hiçbir hükmü yok¿

Ben herhangi bir sitede twitter olsun blogspot olsun takipçim olan insanları kendimde takip etmeliymişim gibi şartlıyorum kendimi. Bu kötü bir şey değil,gocunmuyorum da. Tek tuhaf gelen,bu noktada bile başkalarını düşünebiliyorum.Hem de hiç tanımadığım insanları. Bu önemsiz de bunun gibi birçok hareketim olduğu için sadece kendimi yıprattığıma üzüldüm gene.  Bir de asla normal bir insan olamıcam. 'asla asla deme' diye bir laf varya hani,gerçekten ''Asla'' var bence. İmkansızlıklar da var. Hayal dünyasında yaşamak burcumun getirdiği en birinci özelliğim olsa da,ben de büyüyorum yahu. 

Şu an uzun zamandır canı sıkkın olan bir arkadaşımla konuşuyorum. İsyanlarda.. Gerçekçi oluyorum,acı konuşuyorum biliyorum ama en doğrusu bu. Her şeyin bir anlamı var,buna inanıyorum. Dine yönelen bir yapım yok ama olan biten her şeyde bir hayır var,ben bunu da anlayabildim. Her şeyi iyice çektikten,üzüldükten sonra anlayabilme özelliğime de hayranım ya neyse!

Babama hediye almadım. Arkadaşlarım kadar değerleri olmadığından değil,onlar kadar kusuruma bakmıcakları için anne babama bu günlerde sık sık hediye almam. Ama çok kutlu olsun,hep bizle olsunlar :) 

18 Haziran 2011 Cumartesi

Nankörüz biz napiim?

Mütemadiyen şu 20 yıllık ömrümün 2010 sonları 2011 başlarından şu ana kadar ki zamanına genel olarak sövmüşümdür,yermişimdir.Ama hakikaten şuurlu olarak yaşadığım sıkıntılar açısından beni tahammülen zorlayan bir seneydi.Kötüydü. 20 yılımın en kötü senesi diye iddialı bir cümle kuramıyorum ama yüksek ihtimal en kötülerin ilk sırasında yer alır. Öyleydi.Kötüydü. Ama şöyle bir düşündüm geçen gün annemlerin odasında pijamalarımı giyerken, ben her zaman liseye dönmek isteyen soydan gelmişimdir. Herneyse efenim. Ben lise sonda kafayı yemiştim tabir-i caizse. Pencereden dışarı bakıp,Ahmet Kaya'dan Yakamoz dinleyip ağlayabilme özelliğine sahiptim. Ağlama ritüelleri düzenlerdim birnevi.Bu gece yatağa girip biraz ağlayım yaa felan yapardım dişimi fırçalarken,itiraf ediyorum. Zevkte alırdım ha vallahi. Sık ağlardım ama daha mutluydum. Şimdi o kadar az ağlıyorum ki gözüm allahın belası lensler yüzünden zaten kurudu,göz yaşına ihtiyacım olduğunu farkettim ama ağlamıyorum işte naparsın!


Bide şöyle bi durum var. Çok nankörüz ha lanetlik derecesinde. Etrafımda saçma sapan şeyler yüzünden hayatı bitmiş gibi davranan insanlar var. Afrika'da çocuklar yiyecek ne bilmiyor. Yaşımızda gencecik insanlar kanserden ölebiliyor. Bir anda.. En sevdiklerini kaybediyorlar. Daimi bir ölüm korkusu yaşıyorlar felan mesela. Biz de bi kız-erkek için üzülüyoruz ya da paramızın olmaması hayatta başımıza gelen en bok durummuş gibi davranıyoruz. Çok sinirleniyorum. Bu konuya ben en iyisi daha sonra değineyim çünkü şimdi hiç modumda değilim. 

17 Haziran 2011 Cuma

Karmançorman

Ey çok muhterem blog sahipleri,

Bu blogu yazmaktaki amacım,sadece ama sadece aslında yazacak bir şeye sahip olmayışımdandır.(gelişme bölümüne geçmek için en azından 2 satır yazmış olayım diye bu parantezi açtım.)
Bazen oluyor ki delicesine blog yazasım geliyor,çok düşünüyorum ama yazıcak şey bulamıyorum. Bi de çok klişeleşmiş bir düşüncem var:sanki uzun olmayınca yazmak doğru değilmiş gibi.Sanki blog kuralları var 3 -5 satır yazıya HAYIR!! Ne bileyim işte yazmışken bir şeyler yazayım diyorum ama bulamıyorum. Şu sıralar kafam çok karışık. Rüyalarım bile hayatımdaki bokluklar. Tek kaçış yolum uyku,valla billa. Ama orda da rahat koymuyo beni sorunlar. 'Kendi dünyamın çaresizliği içinde boğulup gidiyorum' diye kıroca bir cümleyle gelişme sonucuma noktayı koyuyorum.

Sonuç olarak,ben bir mektubun sonuç kısmında neler yazılacağını unutmuşum.Dersime iyi çalışmamışım. İyi geceler.
Sevgiler,Elif Ezgi

16 Haziran 2011 Perşembe

Finallerin Ardından

Eve geldiğimden beri kendimi bir boşlukta hissediyorum.çok fena. Zaten ben geçen yaz da böyleydim. Ankara'yı özlüyorum.Arkadaşlarımı özlüyorum ve her yaz nedense canımı sıkan olaylar oluyor. Hep başka insanlar üzülme sebebim oluyor,ama benim korku ve kendimle ilgili abuk subuk sorunlarım fix devam. Mesela gene lamba açık uyumaya başladım,gene evde görünmeyen varlıkların mevcudiyetine inanır durumdayım. Gene boyun ağrılarımdan dolayı kolum felç kalıcak diye korkuyorum. Gene ayna karşısına geçip suratımı inceliyor ve kendi kendime gülümsüyorum. Evet ne kitap okumaktan zevk alıyorum ne de televizyon seyretmekten.. Evet gene rejim yapma bahanesiyle aldığım BALLI mısır gevreğini sadece ağzım boş kalmasin diye öğün aralarında yiyorum ve evet kesinlikle bu tatil olayı benim psikolojime fena halde zarar. çok pis,tehlikeli. 


Final zamanı insanların tipi kayar,uyumazlar. Hayattaki tek aktivite ders çalışmak ve bazen yaşamaya devam etmek için yemek yemek olurken,benim için uyumak,gezmek ve bolcanak yemek olmuştur her daim. Özellikle final haftası daha da çalışmam.Hiç çalışmam. Einstein soyundan geliyorumya, ailemin her bir üyesi zekasıyla tarihe damgasını vurduya, o yüzden güvendiğimden bu minik beynime.. Herneyse efenim,sonuç itibariyle hayat boyu pişmanlığım olarak kalacak bir not ortalamasına sahibim. Ben asla bir İNEK olmicam dedim! Hala da asla olmicam,olursam kendimden iğrencem böööğ diyorum ama,her dönem öncesinde yeminlerle sözlerle başlıyorum. Bu dönem çok pis çalışcam valla,hele sınav zamanı möölicem diyorum ve bunu her dönem yapmamakla beraber her seferinde de bu verdiğim sözlere inanıyorum. 2.sınıfta çok ciddi şekilde sınavlara çalışcam.(şimdilik kararlıyım) 

15 Haziran 2011 Çarşamba

Hayat Üstüne 1

20 yaşındayım ve hayat üstüne düşününce çok şey yaşamışım, bilmişim hissine kapılıyorum. Biri de çıksa -kızım sen ne biliyon allasen?- dese apışıp kalcam yani ha orası da kesin. 

Çok depresif bir moddayım şu an. Sezen'den Vazgeçtim'i dinlemek kat be kar artırıyor bu modumu. Son zamanlarda aslında hayatımın şu son 1 yılını ele alırsak boktan öte zamanlardı.. İyiye dair yaşadığım her şeyde artan umutlarım - evet işte hayat bana da renklerini sunuyor düşüncem- kötü olan en ufak bir olayda hay böyle hayatın taaaa... dedirtmekte. Kötü her ne oluyorsa iyiye dair her şey silinmekte..unutulmakta. İyiye nankörlük yapılmakta. 

Hayattan beklentim ne ben de bilmiyorum. Bu konuda çok kafa yormuyorum galiba. Değişkenim. Kötü biri değilim galiba ya bunu kendimi övmek için de söylemiyorum mütevazılık kalıbına da sokmucam şimdi hiç kendimi.(yazdığımı ikinci kez okuyunca bu benim iyi olmamın ne alakası olduğunu düşündüm,sorguladım ve gereksiz buldum ama yine de silmedim. :D ) 

Ben bu yıl gerçekten daha farklı bir sene geçirdim. Hayatımda kötü olan şeyler her zaman daha çabuk yoluna girerdi. Alışmışımya hani buna,artık öyle olmayınca çok pis koydu valla bana. Düzelmiyor ben bekliyorum ama düzelmiyor. Her şey çok geçici bu hayatta. Cidden bak. Arkadaşlıklar olsun..sevgiler aşklar..ailem bile ya. hatta ben bile. Yok olup gitcek,gitcez. 

Öyle bir hayatım olsaydı ki -hep iyi şeyler olsun demicem- kötü şeyler çok kısa sürseydi.az olsaydı bide. Ben bu kadar melankolik havalara sık girmeseydim. Hayatıma sıçıp batırmasaydım. Beynimi yemişçesine davranmasaydım. Hakettiğim değeri görseydim ya da haketmiyorsam da farkında olsaydım. Mesela. Her şey kötü,pis,bozuk.. 

12 Haziran 2011 Pazar

ve ben Olric,

Ben bi alıntı yapıcam çünkü o kadar ama o kadar derin hissettim ki..
‎.
hüzne bulanmadan yaşanmıyor ki olric...
ilk açılan yaranın bir daha kapanmayacağını
ilk kopan fırtınanın ömür boyu dinmeyeceğini
hep ilk olanın ne varsa aniden değiştirivereceğini
nereden bilebilirdin ki olric...
şehirler değiştiriyorum... olric...
"içimden şehirler geçiyor sen her durakda duruyor inmiyorsun"lara
takılıp kalıyorum
şehirler değişiyor olric... ben değişiyorum...
değiştikçe kanıyorum...
dünya da değişiyor ya...
bir yaşanmışlıklar olduğu gibi duruyor işte...
"sen yok desen de ay dolunay işte.."

ve ben vazgeçip her şeyden
- hayatlardan bir gölge gibi çekiliyorum uzaklara...

ve ben olric,
- düşmeseydim eğer düşlerimin sırtından zaten inecektim.

Oğuz Atay

1 Haziran 2011 Çarşamba

Lazım lazım

Okula gitmekten başka kayda değer bi uğraşısı olmayan ben, nedense her seferinde aşırı yoğun olduğumu dile getirmekten asla bıkmadım. bıkmıyorum ve muhtemelen bıkmayacağım.
Kütüphaneden yayın yapıyorum,yalnız başımayım. Kucağımda liseden kalma sırt çantam(ama ben onu çok seviyorum),onun da üstünde tam tamına 44 dakika sonra şarjı bitecek olan laptop'ım duruyor. 
Frontpage denilen saçmasapan bir final ödeviyle uğraşıyorum,alışılagelmişin üstüne son ana bıraktığım için. Sıkıcı..Resim seçmek,yazıları İngilizce felan yazmak eringeçliğime eringeçlik katıyor adeta.
Yarına finalim yok,rahat mıyım ama? Hayır çünkü stresten suratım mayın tarlası misali. Dokunduğunuz her pütürcük patlama tehlikesi yaratıyor. 
Pudradan mıdır bilinmez,cildimin içine sıçtığım için kendimle gurur duyuyormuşçasına hergün inatla daha da o pudra denilen kimyasalı kullanmaya devam etmekteyim.Üstüne bir de fondoten aldım;55 yaşında bunağımya,çok ihtiyacım vardıya!!
Gramerin allah belasını versin. Fonetik, evet evet korkulu rüyam olması gereken fonetik sınavını hiçbi yerime takmıyorum bile. Benim korkum writing'den. Neyse şimdi kimsenin canını benim aptal derslerimle sıkmaya gerek yok dimi?
5 parasız kalmak üzereyim gene. Karşılığında hiçbir şey vaad etmeden bana borç verecek bir dünya harikası vatandaş olsun isterdim hayatımda.. :)
Yaz okuluna kalmak için pederimi ikna etmem lazım. Bi de beni hiç yormayacak bir iş bulmam lazım. 
Kısacası bana her şey lazım.. 
Evet tam 37 dakika sonra bu PC mefta oluyor. Mucuk der giderim. 

15 Mayıs 2011 Pazar

Dolmak..taşmak..Patlamak..

Hayatımda köklü değişiklikler yapmak istiyorum. İnsan hani farkına varır ya çevresindeki bazı insanlar onun için yanlıştır ama bir şekilde kopmak istemez. Kendine neden bunu yapar ki? Bi kere her şey o kadar basit değil galiba bu yüzden. İyi tarafları düşününce kötü her şey silinip kenara atılabilir. Çabuk affeden bi mizacı vardır ve kin tutamıyordur. Tutmakta istemiyordur hatta.. Demin bi düşündüm de, benim şu dingil hayatımda bana da zarar veren insanlar var aslında hakkı olmadan,çıkarıp atmakta zor devam edesim de gelmiyor. *Cesaret diliyorum bugün kendim için. 


Sen iyi niyetli yaklaşırsın ve arkandan iş çevirirlerya hani, ayaklarına düğümlensin. Beddua etmekten nefret ediyorum ama bunu demek istedim. Cidden. Herkes cezasını çeksin ya bu kadar pislik olmasınlar! 


Ha bir de seni doğru dürüst tanımadan hakkında yorum yapanlar olur, bitiyorum onlara. Kimsede bu hakkı görmüyorum. Bunu bazen ben de yapıyordum galiba ama kimseyi bizzat kırmak istemeden. Şimdi ne kadar boktan bir şey olduğunu farkettim. Çok doluyum çok. 


Dün bir kız çocuğu gördüm yolda. Minicik. Benim hobbit boyuma bile o  kadar kısa kalmış ki çok sevimliydi. Elinde oyuncağı yanında kendi gibi minikler.. Dedim bir an keşke onun yerinde olabilsem. Keşke ben o olabilsem. Sadece onun tasalarını taşısam. İsteklerim oyuncaktan,çikolatadan ibaret olsa. Düşünce dizim kanadı diye ağlasam felan. O kadar masum olabilsem ya da onun kadar temiz kalabilmiş olsaydım mesela. Saçını bile annesi yapıp üstünü annesi giydiriyor. Yemeğini bile belki kendisi yemiyor. Fenalığa muhtemelen aklı ermiyor. Ve kesinlikle benden çok çok çok daha mutlu :( İtiraf ediyorum o kız çocuğunu o kadar kıskandım ki.. Zamanı 15 yıl kadar geriye sarsak ve ben hayata 5 yaşımdan devam etsem. Şimdi yaşadığım her şeyi unutsam mesela. Aynı şeyleri yaşamayım da demiyorum. Tamam yaşayayım. Ama şimdi bunu erteleyip o zamana geri döneyim istiyorum. Her şeyden o kadar bıktım her şey bana o kadar batıyor ki... 
Çok pis ah'ım var canımı sıkan o insanCIKlara.. Kendi pisliklerinde boğulsunlar işte, banane ya. 

13 Mayıs 2011 Cuma

Ses 1 ki

Memleketten havadisler vereyim dedim. Bugün-iki üç gün önce vermiş olduğum ani kararla-memlekete döndüm. Annemle babam bir şey oldu sanıyorlar,üzgünüm felan. Eh öyle aslında. Geldim, babam karşılamadı bile. Eve o yağmurun altında tintin yürüdüm. Annem evde yok. Geldiğime değer mi? Sanmıyorum. Ama olsun. Geldim. Hava kötü,hayat karışık. Moddan moda giriyorum. Halledemediğim sorunlarım var ve hallolacağına dair umudum kırılıp kırılıp gene kırılıyo. Mütemadiyen. Neyse. Sıkıldım.

Kafam Pilot


Bugün uzaydan çekiyordu beynim. Bildiğin algılama özürlü oldum. Markette para öderkenki rezilliğim, kredi kartı borcumu yatırma girişimimin yanında bir hiç kalır,dikkatinizi sündürrüm -girişim diyorum. 
Ziraatten çektim parayı,gitmişim İş Bankasına. Neden? Yapı Kredi'den olan kartın borcunu ödemeye. Evet tüm o birsürü insancıkların arkasında teytey sıra beklerken,aslında yanlış bankamatiğin önünde olduğumu sıra bana gelince anlayabildim.. 1 saat orda dikilmek ve de yanımdaki iki kişiyi de dikmek cabası. Üstüne bir de o kadar para vermek içimi pek bir ferahlattı,sormayın. 

Dün düşündüm de, bazen hayatın bir anında bir yerlerde, sizinde bulunduğunuz bir anda hiç tanımadığınız bir insanla ileride tanışacağınızı bilmeden aynı ortamı paylaşıyormuşsunuz..belki de aynı fikri. Bülent Ortaçgil'in Eylül Akşamı şarkısını anımsattı bu bana. Ben mesela,dün oturmuş S'le yemek yerken,dedim ki şu an başka bir şehirde olmak isterdim.. Başka insanların hayatına karışmak,şu an bulunduğum her şeyden sıyrılmak isterdim. Şu an bildiğim her şeyi unutmak ve yeniden doğmak isterdim. 

Bir kaç gün önce hayatımın en güzel gecelerinden birini geçirdim. Elimde tuttuğum şeyle dile getirdiğim söz çok uyumluydu.. Zaten o kahkahalardan dolayı yaptığımız şey amacından çıktı. Hiç ama hiç hiç hiç pişmanlık duymuyorum,bir süre dillerden düşmeyecek olsa da.. Buraya yazamıyorum. Bunu anca günlüğüme kaydedebilirim. Okumaması gereken insanlar var :P

Son olarak,hayat ne kadar garip diyorum. Bunu hep dile getirdim zaten. Bak şu satırda o kadar duygulandım ki duruma uygun olsun diye bi Babazula açtım,dinliyorum. 1 yıl öncesine dair umut dolu olan bir insan aramızdan ayrılabiliyor. Bir anda.. Of aman :( Çok üzgünüm çok. İnsanların ne derdi var bende mal mal 'dertler derya olmuş bende bir sandal' diye geziniyorum. Pehh! Hatta değiştirdim ya ben şarkıyı, Düş Sokağından Ölümler daha uygun bu duruma. 
Ölümler çıplak gelir
Geceyi indirir yavaşça gözlerine.. 

2 Mayıs 2011 Pazartesi

Astralden gir Dejavudan çık

İnsan bir film izlemeyegörsün. Insidious diye bir film izledim dün, astral seyahatten bahsediyordu. Aklı olan insan, tırsak bir insan kurcalamaz demi? Ama yook efenim. İlle kaşıncaz biz,ille. Bu gece neremizden cesaret aldık bilemiyorum,dedim Züm'e gel hadi okuyakta astral seyahate çıkak dedim. Dün gece korkudan tuvalete bile tek gidemeyen ve beraber uyumak zorunda kalan biz değilmişiz gibi. Evet biz değildik kesinlikle. Hı-hı.
Bugün de gene psikolojik türden korku-gerilim-romantizm ne ararsan var kısacası bi film izledik 'Roommate' kız bildiğiniz hasta, diğer kızı kimseyle paylaşamıyor,anladığım kadarıyla kızda 'Manik Depresif'lik durumu mevcut. O da beni ayrı bir gerdi.
Fikirlerim zaten bu konuda sabit değil, ben ki karıncadan bile korkarım, astral seyahatmiş psikolojik araştırmalarmış neyime? Aldığım tavsiyelerden sonra 'otur oturduğun yerde Elif,kaşınma' modundayım. Dejavuyu araştırdım biraz, bildiğimden farklıymış. Demin de Reenkarnasyona dalim dedim, düşündüm ki hiç acelesi yok. Böyle şeyleri kurcalamamak lazım pek. Hele benim gibisi için hiç gerek yok.

*Doğum günü pastamı üflerken bir şey dilemiştim,gerçekleşceğine umudum çok yüksek değildi ama oldu. Yippu mu desem bilemedim şimdi ama o eski yazılarımı okurken son zamanlarda çok depresif şeyler yazmışım, fakat olmuş, Valla olmuş yani :)

1 Mayıs 2011 Pazar

Melankoli 1

vee yine yeni yeniden blogumdayım. Çok uzun zamandır yazmamışım. Bir yandan yazmak istiyorum ama şimdi düşününce yazcak şeylerde gelmiyor ki aklıma. 
Memlekete döndüm,yanımda Züm'le. Çok sıkkındım son zamanlarda,iyi gelicek bu bana. Kafam dağılsın biraz.
Hayat gene değişiyor, istediğim yönde mi ilerliyorum bilmiyorum. Bunu sorgulamaktan korkuyorum aslında. İnsan bir şeylere erişemeyince sanki o şey daha iyi,daha heyecanlı gibi.. Bazen diyorum kafamda soru işaretleriyle beklesem sadece. Ya da belkide sandığımdan da ciddi problemlerim var,yetinme özürlü felanım. Ya da buldum da bunuyorum filan. İleriye dönük bakınca hiç işin içinden çıkamıyorum, çıkmaz sokaklardayım teyytey. Halim gerçekten beter ya ben netcem bilmiyorum. ''Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç'' bu söz bana şimdi cuk diye oturdu ha. 
Hayatın gidişatı kendi elimizde diyen insanlar var. Ben tam bilemiyorum. Bazen bir şeyler senin elinde olmuyor ama. Senlik bir durum bile yokken senin hayatının içine edilebiliyor. Bu kasıtlı bir şeyde değil aslında. Olaylar zinciri böyle böyle sonuçlar doğuruyor. Ama her şey zamanla düzeliyor. O yüzden şu 'genç tutkuların dadısı' olan umudu elden bırakmamak lazım galiba.
Yine de ben pek bi melankolik havalardayım. Çıkmalıyım ama çıkamıyorum. Hande Yener'i hiç ama hiç sevmem,yine de bu şarkı felaket içime dokunuyo:

Yalanların çoğu 
Bir gün gelir geçer 
Gider batı doğu 
Yönü kendi seçer 
Bugün çabuk giden 
Yarın geri döner 
İçimde gerçeğin yok 
Hemen çekip giden 
Yarın geri döner 
Seninse döndüğün yok..

Insidious diye bir film izliyorduk demin. Ne halt yemeye açtılar bunu ki? 1 yıldır şu korku sorunumu çözememiştim. Nerdeyse 1 yıldır hiç korku filmi izlemeyi bi yerim yemiyodu ama bi deli cesareti geldi işte,gelmez olaydı. Zaten sonunu getiremedik. Çok korktum. Korkuyorum.. Astral İzdüşümünden bahsediyordu film. Araştırdık,gerçekten varmış böyle bir şey. Bunu da atlatmak 1 yılımı alır artık.. Senelerim bu sorunları çözmekle boşu boşuna harcanıyo. Züm metafizikten olaya giriş yapıp, paranoyayla şizofreninin farkını incik cincik edince sonumuz hayrolsun diyorum.