31 Ekim 2011 Pazartesi

Başa Sardım.

Bazen, hiç özlemem dediğim zamanları bile özlüyorum. Yaşadığım en kötü yıldı dediğim o yıla bile döndürseler beni, asla yok demem. Hiç özlemem dediğim kişileri özlüyorum bide. 
Bazı şarkılar bazı anlarda dinlemek için uygun değildir mesela. Bazı kokular,bazı insanlar. http://www.youtube.com/watch?NR=1&v=HDrkAM4hw7M bunu dinlemek şu an sakıncalı,ama yapıyorum. 
Çok istediğin bir şey, genelde gerçekleştiği zaman anlamını yitiriyor. Bu muydu diyorsun. Her şey bende gerçekleşene kadar. Sonrası fos. Onca beklentin boşaymış,bunu anlıyorsun. Sonra da hayatın o yönde devam ediyor. Haydiiii. 
Belki sadece ruh halim gel-gitlerde şu sıralar. 
Bazı insanlar,bazı kokular,bazı şarkılar naparsan yap eskimiyor. İstesen de silinmiyor. Hep özleniyor. 
Her sabah bir sayfa daha eksilip gidiyor ömrümden..

29 Ekim 2011 Cumartesi

Bir Akupunktur Hikayesi

Başlığı okuyanda bir şey yazdım sancak. Kayda değer.. 
S*ktir Et denen kişisel gelişim kitabını hala bitiremedim. Ben kişisel gelişim kitaplarını sevemiyorum ya, öyle siktir et,salla geç vs demekle olsaydı ohooo. Yok yani bana göre değil. Sorun bende zaten. 
Neyse işte, orda akupunkturla alakalı bir şey okuyunca aklıma bir anı geldi. Babanneme dair. O hala hayatteyken. 
Benim annemde boyun fıtığı var şincik, ve ilk öğrendiği zamanlar işkence gibiydi ona. Uyuyamamalar, her sabah ağlamalar felan. Derken baktı olcak gibi değil, hadi Sunam doktora git. Allahtan doktor tanıdık,anneme torpil geçip akupunktur uyguluyordu,kulağına iğneler. 
Annem bi rahatladı felan böyle sormayın,işte bir süre iğneli iğneli gezindi. Bir gün babannemle oturuyoruz annemde var, babannem dedi ki: Suna, guzum, küpelerini çıkardın mı kulağından. :)
Babannecim nedense küpe demeyi tercih etmişti, aklıma geldi. Bu da böyle bir anımdı işte. Gene üzüldüm,babannem aklıma geldi ve gene gene gene yani. 
Kayıp gitmiş hayaller elimizden.. 

20 Ekim 2011 Perşembe

Gerçekten,''home sweet home'' yani.

Ben bunları kimseye anlatmadım
Kendimle bile konuşmadım.. 

Ben bu evi bile özlüyorsam ve bu evde olmak bile beni mutlu ediyorsa, durum cidden vahimdir yani. Ben iyi değilim valla ya. Geliyorum. Abi desen yok. Anne-baba çalışıyor. Ve şu an tek başıma bu postu girerken, gerçekten kendimi mutlu+huzurlu hissediyorum. Birazdan annem eve gelcek ve ben çocukluğumdaki gibi bir hevesle bekliyorum bunu. Bebekken balkonun demirlerine dayanıp beklermişim işten dönme saatlerine yakın. Şimdi PC başında bekliyorum ama yıllar geçmiş olmasına rağmen olayın özü aynı: Bekliyorum! Tek fark; artık bebek değilim ama ahh olsam keşke olsam. 
3 gün sonra Ankara'ya dönücem ama kendimi nasılsa 2 hafta sonra bayramda gelicem diye teselli ediyorum. Ya bayramdan sonrası? O kısmı şimdilik düşünmeyim. 


Babannemin evine girmek istiyorum, 52 sinden sonra eşyalar felan noldu merak ediyorum. Bir yandan da korkuyorum. Onu çok özledim. Hala bir şeyler tamamen geçmiş değil. Hala üzülüyorum. Hala özlüyorum ve ilerde üzülmesem bile hep özlicem,bunu biliyorum. Ama o artık yok ve hiç olmicak. Bunu da biliyorum. En kötüsü de bu işte. Birileri hayatınızdan çıksa da,üzülseniz özleseniz de bir şekilde haber alırsınız felan. Ben onu özlüyorum ama arayamam,kimselere soramam. Merak ediyorum. Keşke hala hayatta olsaydı. Sadece bunla bile ben çok mutlu olurmuşum meğerse diyebiliyorum. 
Abim İngiltere'ye gitti sonunda. En azından hayat onun için yolunda gidiyor. Ben yoluna koyamıcam gibi geliyor bazen. Hiç düzelmicek gibi. 


*Ait dersi denen bir şey var, bir de onu üstten almak diye bir gerçek var. Yazık yani o kodu girerken ellerim titreseymiş ne varmış? İlahi güç der vazgeçerdim belki. Ekle-sil haftası da geçtiğine göre tek çarem devamsızlıktan bırakmak. Ama bu da bana koyar. Mecbur gitcem derse. Kadın, geç gelenler derse girmesin diye resmen içeriden kapıyı kitledi. Bildiğin kitledi yani. Dumur dumur.. Geçen hafta da millet kapıyı çalınca 'gelmeyin ya gelmeyin' diye kendi kendine sıraya vurup dövünüyordu. Allam yarebbim ne insanlar var.. Tarihi eser karı ya (alıntı). 
http://www.youtube.com/watch?v=AtYmhMisT5s :) Mucuklar. 

13 Ekim 2011 Perşembe

Bir saygısızın günlüğünden :)

İngiliz Edebiyatı dersine olan merakım yani daha doğrusu acaba bi merakım olcak mı diye bende barınan fikrim artık son buldu,bugün itibariyle. Derse giderken inşallah bayan hocadır felan dedim, napcaksam. Ve derse gene geç gittim. Hoca alışsın tabi biz böyleyiz yani. Neyse efenim. Girdik kadın. Hıh tamam orda sorun yok zaten. Ama yerleşme problemi oldu biraz. Sonra beni oldu bittiye getirdi ve 'saygısız' yaftasını yapıştırdı. Kadın bana saygısız dedi yaaa. Hebelehübele. Kaldım orda, algılayamadım ki ilk. Niye diyor ki felan derken,oğlanların ayağını ezmişim. Ancak bir kız bu kadar saygısız olabilir dedi. Terbiyesiz. Sanane ki. Sevmicem işte o karıyı artık.

Hafta sonu arkadaşımla İzmir'e gider miyiz ki falan diyorduk ki benim biricik arkadaşım Sariş, işime çomak sokmayı marifet bilen o güzide insan, amacına ulaşmış bulunmakta.. Bazı insanlar gerçekten çok bencil. Bunu da eklemeden geçemezdim yani.

Bugün arkadaşlarla karaokeye gidiyoruz. Artık 2010 yılı ortalarından beri düşlediğim şey bugün gerçekleşiyor galiba. Bakalım. Biraz dağıtıp cik cik şarkı söylersem hoş olucak.

9 Ekim 2011 Pazar

Her şeyden biraz

Bir yandan şunu dinlerken :http://www.youtube.com/watch?v=smTYRFflQ14 bir yandan da şu son birkaç günümün özetini geçeyim dedim. 
İnatla antidepresana başlama sinyalleri veriyorum herkese. Sanki marifetmiş gibi onu kullanmak. Git gide kafayı yicek olmak beni rahatlatıyor,orası kesin. Hayatımdaki olur olmaz saçmalıklarla uğraşmaya çalışıyorum ama baş edemiyorum. Devamlı kafa karışıklıkları.üzüntüler falan filan. Ama yok yani anacım bu bünye ne kadar kaldırabilir? Geçen sene hep ahlar vahlar etmiştim ama o zaman neymiş ki? O zaman gül gibi yaşıyormuşum meğersem. Şimdi hayatta bana zevk verebilecek hiçbir şey aklıma gelmiyor. Sadece kaçmak istiyorum. Herkesten ama. 
Bazen de birilerine hayır demek gerekiyo,aksi takdirde akan göz yaşlarına acıyorsun. Seni tanımayan insanlar bile haline acıyıp teselli edebiliyorken,bunun sorumlusu insanlar bunu hiç mi hiç hak etmiyor. 
Bazen de bu gidişata dur demek gerekiyor. Her şey bir yere kadar. Ve bir de üstten ders almamak gerek. Yani 1 de başlayan dersin yanına üstten ders alırsan 9 da uyanmak zorunda kalabiliyorsun çünkü. Yani. 
Ve asla olduğundan farklı bir insan olabileceğini hayal etmemeli insan. Neysen osun'dur sen. Anlicağınız bu eğitim öğretim yılı da bana verimsiz.Faydasız.. 
Bi de oda arkadaşımın demleme çayında sıkıntı var. Üretim tarihi 2013 ama son kullanma tarihi 2011. Yani bazen bir şeyler ters olabiliyor. Çok sorgulamamak gerek. 
Şimdi kapı çalsa,sen elinde bavulunla;
Sevgilim ben geldim desen,kaldığımız yerden,
Sevgilim ben geldim desen,hep beni sevsen..

3 Ekim 2011 Pazartesi

Sweet Dormitory

Canım yurdum,biricik yurdum. Öyle ki yurda gelceğim zaman beni afakanlar basıyor yani. Odaya dönesim gelmiyor. Geçen sene desperate housewives modunda okuldan çıkıp gelirdim felan. Gerçi bugün daha okulun ilk günüydü ama ben sevemiyorum yurdu. Yani ben yurdu gene severdim 4 kişilik olmayaydı. 2 kişiykene ne güzelmiş her şey. S'le kafamıza göre takılırdık,arkadaşlarımız gelirdi..Yatak birleştirip uyurduk.Geceleri günün kritiği,dedikodusu. Kahkaha şamata gırla. Ama şimdi? Tepemde artık tavan değil ranza görüyorum. Uykum varsa da o görüntüden sonra kayıplara karışıyo yani. Sadece 1 kişiyle konuşmak devri bitti. Ayrı 2 kişi daha var. Yeni 2 kişi. Sevdim onları. İyiler,hoşlar.. Ama ben 2 kişilik odamı istiyorum. Gene eski günlerimi istiyorum.
Annemi özledim,evimi özledim. Bu ne demek ya yaş olmuş 20, ben hala babamın evini özlüyorum. Ordaykenki can sıkıntıları neymiş ki. Ben Ankarayı şu an istemiyorum. Şimdi değil ya. İnsan mutsuzluktan ölür mü? Bilmiyorum ama ben abartmaktan ölücem orası kesin. Tamam biraz abartmış olabilirim ama yeni okul yılını ve 4 kişilik oda olayını sevmedim. Hayatımın gidişatını sevemiyorum. Bana yeni bir ben lazım.