28 Haziran 2011 Salı

Param yok pulum yok!

'Kredi kartı candır' derdim eskiden taa çok çok eskiden. Artık o paralı günlerim geride kaldı. Kendimi anlamlandıramadığım bir kredi kartı borcu içinde buluverdim. Uzun zamandır anlaşamıyorduk kendisiyle,bugün de son noktayı koydu efenim. Adeta kısa süreli felç geçirdim bilgisayar başında,inanamadım. Gözlerim şaşkınlıktan büyüdü felan. Hesap özetini dün geceden beri içimde karın ağrılarıyla beklediydim o kadar; aman ne heyecan ne heyecan. Sonu ise hüsran! Beni git gide batağa sürüklüyo,adımın kara listeye girmesi an meselesi. Nasıl ödenir bilmem?

Ben bi de heves ettim, çok gizemli şeyler yazcamya sanki, gizli bir blog daha açayım dedim tumblr.com 'dan. Allah cezamı verdi heralde yani o nasıl bir blogtur ki saatlerdir başında oturdum,çözemedim. Başım yeminlen hala ağrıyor.

O değil de, ben bu borçla nasıl başetcem ya bana en kolayından bi iş önerebilcek olan :( ??

25 Haziran 2011 Cumartesi

Kenofobi

Ben bu tatili çok sevemedim. Özlediğim kişiler var ilk önce. Sonracıma annem-babam bana iyi gelmiyorlar, en azından şu sıralar. Geriliyorum falan filan. Sıkılıyorum evde desem de aslında zaman bir şekilde geçiyor. Sorun bende mi yoksa diğer faktörler mi bilmiyorum ama bildiğim tek şey ya da direkt olarak olan şey : BURDA HER GECE ELEKTRİK GİDİYOR ve ben çok korkuyorum. İnanılmaz derece de sıyırma vakaları baş göstercek bu böyle giderse,biliyorum. Resimde gördüğünüz 1 karışlık kitap okuma lambasıyla yaşar oldum. Devamlı yanımda taşıyorum.(boynuma geçirip) Öyle ki tuvalete onunla gidiyorum,dişimi onunla fırçalıyorum. Kısacası evde onunla geziyorum. Bu yazıyı da niye yazıyorum? Az önce elektrik gene gitti. Dün gece bi ara uyandım ve tam o an elektrik gene gitti. Hep gidiyor ve ben bunun bir anlamı mı var onu düşünmekle meşgulum? Işık geldiğinde korkudan pür dikkat odayı incelemeyi bırakıp ağlaMAmaya çalışıyorum. Çünkü 20 yaşındayım ve hala karanlıkla başedemiyorum!

23 Haziran 2011 Perşembe

HARİBO'YLA MUTLU OL

Şu resimde gördüğünüz Haribo paketciklerinden oluşan büyük Haribo paketi,benim 2 gündür besin kaynağım. Hayatta kalmamı sağlayan tek şey. Yaşam kaynağım. Biraz daha abartı katayım yazıya: yaşama sevincim. Evet. Midem bayram mı etmekte iflas mı etmekte onu zamanı geldiğinde anlayacağız ama ağzıma güzel bir ziyafet veriyorum şimdilik. İçimde bir cenin varmışçasına çıkık olan göbeğim için tehlike sinyallerini yaksa da stresimi alıyor ya,yüzümdeki mayın tarlasını ortadan kaldırıyorya tamamdır. Gerisini boşver. İçinde küçük bir kutucuk var -yeşil renk,kinder sürprizi anımsatan- 3 yaş altı çocuklar için uygun değilmiş yanlış okumadıysam,hala onu açamadım. Tırnağımı kırdım gene açamadım. Ama tam gaz yemeye devam. Hiç bitmesin istiyorum.
~Bir de dinlemeniz için şunu size öneriyorum : http://fizy.com/#s/223b0u 

Mutlu Olmak Mümkündür Küçük Şeylerle

Her zaman birilerinin hayatında yer edinmek istemişimdir. Kalıcı olmak,unutulmayan kişi olmak duygusu çok çekici. Canım kimseyi üzmek istemiyor aslında,bu biraz ego tatminiyle alakalı belki de ama ben buna daha masum bir duygu derdim. İncir Reçeli'nde ki kız gibi derin anlamlar taşıyabilmek isterdim..Ya da ne bileyim adıma hiç şiir yazılmadı mesela.Öylesine bir şarkı,bir söz.. Kalıcı olmak istiyorum sadece. Unutulmamak. Hep hatırlanmak.


Hayat tuhaf diye başlamıcam gene 20 yaşında bir veletim ben,kuş kadar beynim var (babamın tabiriyle)Adımın geçtiği bir hikaye yazıyor arkadaşım Fırat. Beni kırmadı,aklındaki bir hikayenin karakterine ismimi verdi. Çok çok mutlu oldum,burdan tekrar teşekkürlerimi yolluyorum kendisine. Bulduğum her köşeye bir söz ya da adımı yazmak,her yerde izim kalsın istemek gibi bir rahatsızlığım olduğundan,bu benim için başlığımın aksine çok şey ifade ediyor,hiçte küçük bir şey değil mutlu olmak için. Çok sevindim tekrardan. Heyecanla bekliyorum bakalım :)

21 Haziran 2011 Salı

Anılar 1

Başlık bulmakta zorluk çekiyorum bazen,böyle genel bir şey yazıp numaralandırmak daha kolay geldi ne yalan söyliiim. Ben facebook'ta çok çevrimiçi takılan bir insan değilim,Allah etmeye bir çevrimiçi oldum burnumdan geldi yeminle. Herkes radarı takmış benim girmemi bekliyor herhalde..Onlara laf yetiştirmekten bu postu kaç saatte bitiririm Allah bilir. Şu an saat tam 23.56. 


Bugün Meloşumla eski okulumuzun önünden geçtik,8 yılımızın geçtiği İlköğretim Okulu. Keşke geriye dönebilsem dedi Meloş. Düşündüm,aslında benim geriye dönüş için özlemle andığım tek dönem Lisedir. Ama neden olmasın ki? En baştan başlardım her şeye. Ortaokula dönsem..Hatta ilkokula. Ben ilkokul yıllarımı düşününce aklımda hep boğazı düğümlü,ağlamak üzere olan kız çocuğu canlanır. Evet o benim. O kadar karanlık zamanlar mıydı bilmiyorum ama psikolojik tedavi felan görüşüm gelir aklıma. Bir de gidiş-dönüşler çok canımı yakardı. Adapte olamazdım. Tatil dönüşleri aklımda sadece boğazımın düğümlü oluşu olarak kalır. Hep ağlamaklı.. Atlatamamak birilerinin gidişini..kendi gidişimi..


Ortaokul desen,çok bir şey canlanmıyor kafamda. Lise sınavlarının telaşesi içindeydi herkes zaten. Aile sıcaklığını hatırladım ama şimdi bak :( Abim yanıbaşımdaydı. Beraber NFS oynardık,Sims yükletirdim ben ona zorla ve çok muhteşem sesimizle düet yapar kayda alırdık. Hey gidi günler heey. 


Lise..Ah o lise. Aslında hayatımın hiçbir döneminde lisede döktüğüm kadar göz yaşı dökmemişimdir ama en tatlı,kendimi bildiğim zamanlardı.. Daha sağlam mı bilmem ama daha doyurucu arkadaşlıklarım vardı bazı açılardan. Eğlenceli,gezen. Hissedilen minik kıpırtılar,kelebek uçuşmaları..ve sonucu olarak üstüne çektiğin acılar,kopamamak,çaresizlik. Ve belki de her şeye rağmen en en mutlu hissedebildiğin kavram. 


Sonra lise de bitti. Her şeyi bambaşka hayal ettiğin üniversiteye başladın. Çok hayalci yaklaşımlarla gidersin,arkadaşlıklardan tut şehir bile aslında senin için bir hayal kırıklığı olur genelde.En azından tam olarak beklediğini bulamazsın. Mesela ben Ankara'yı her zaman istedim,sevdim. Hala da seviyorum ama aradığımı bulamadım. Bu belki de bizim neyi aradığımızı tam olarak bilmeyişimizden de kaynaklanıyor olabilir. Herneyse. Sonuç olarak,elimde beni geriye götürecek bir zaman küresi olmadıktan sonra ben anca boş boş 'O zamana dönsem,şu olsa,bu olsa..' safsatalarıyla ortalarda dolanırım. Peh! 


Not: Saat tam 00.18 (!) 

19 Haziran 2011 Pazar

Feylesof Olcam Ben.

A insanı, çok fazla başkalarına endeksli yaşadığımı söyler hep. Biraz haklı galiba. Aslında etraftaki insanlar hakkımda ne düşünürse düşünsün. Sesli gülmüşüm ayıplamışlar,kıyafetime laf atmışlar ,tın der geçerim diyorum ama bu sadece tanımadığım insanlar için geçerli, bunu fark ettim. Ben etrafımdaki insanların benim hakkımda ne düşündüklerini,ne düşüneceklerini çok önemsiyorum. En çokta yanlış anlaşılmaktan korkuyorum ben. Bunu istemiyorum, sevmiyorum. Üstümden oynayanlara,yapmadığım etmediğim şeyleri üstüme bindirenlere ve karşıdakilerin de beni buna göre yargılamalarına kızıyorum. Bazıları da mübalağa sanatının belini kırarlar. Abartıda yeni bir çığır açarlar ya,helal. Kim ne biliyor ki ya gerçekten düşününce çok sinir bozucu. İnsanlar çok sığ ve tek taraflı düşünüyorlar bazen,eleştiriyorum evet ama aynı zamanda özeleştiri de yapabiliyorum. Çünkü bu çok saçma sapan yargılara bende varıyorum aslında bilsem belki de hiçbir hükmü yok¿

Ben herhangi bir sitede twitter olsun blogspot olsun takipçim olan insanları kendimde takip etmeliymişim gibi şartlıyorum kendimi. Bu kötü bir şey değil,gocunmuyorum da. Tek tuhaf gelen,bu noktada bile başkalarını düşünebiliyorum.Hem de hiç tanımadığım insanları. Bu önemsiz de bunun gibi birçok hareketim olduğu için sadece kendimi yıprattığıma üzüldüm gene.  Bir de asla normal bir insan olamıcam. 'asla asla deme' diye bir laf varya hani,gerçekten ''Asla'' var bence. İmkansızlıklar da var. Hayal dünyasında yaşamak burcumun getirdiği en birinci özelliğim olsa da,ben de büyüyorum yahu. 

Şu an uzun zamandır canı sıkkın olan bir arkadaşımla konuşuyorum. İsyanlarda.. Gerçekçi oluyorum,acı konuşuyorum biliyorum ama en doğrusu bu. Her şeyin bir anlamı var,buna inanıyorum. Dine yönelen bir yapım yok ama olan biten her şeyde bir hayır var,ben bunu da anlayabildim. Her şeyi iyice çektikten,üzüldükten sonra anlayabilme özelliğime de hayranım ya neyse!

Babama hediye almadım. Arkadaşlarım kadar değerleri olmadığından değil,onlar kadar kusuruma bakmıcakları için anne babama bu günlerde sık sık hediye almam. Ama çok kutlu olsun,hep bizle olsunlar :) 

18 Haziran 2011 Cumartesi

Nankörüz biz napiim?

Mütemadiyen şu 20 yıllık ömrümün 2010 sonları 2011 başlarından şu ana kadar ki zamanına genel olarak sövmüşümdür,yermişimdir.Ama hakikaten şuurlu olarak yaşadığım sıkıntılar açısından beni tahammülen zorlayan bir seneydi.Kötüydü. 20 yılımın en kötü senesi diye iddialı bir cümle kuramıyorum ama yüksek ihtimal en kötülerin ilk sırasında yer alır. Öyleydi.Kötüydü. Ama şöyle bir düşündüm geçen gün annemlerin odasında pijamalarımı giyerken, ben her zaman liseye dönmek isteyen soydan gelmişimdir. Herneyse efenim. Ben lise sonda kafayı yemiştim tabir-i caizse. Pencereden dışarı bakıp,Ahmet Kaya'dan Yakamoz dinleyip ağlayabilme özelliğine sahiptim. Ağlama ritüelleri düzenlerdim birnevi.Bu gece yatağa girip biraz ağlayım yaa felan yapardım dişimi fırçalarken,itiraf ediyorum. Zevkte alırdım ha vallahi. Sık ağlardım ama daha mutluydum. Şimdi o kadar az ağlıyorum ki gözüm allahın belası lensler yüzünden zaten kurudu,göz yaşına ihtiyacım olduğunu farkettim ama ağlamıyorum işte naparsın!


Bide şöyle bi durum var. Çok nankörüz ha lanetlik derecesinde. Etrafımda saçma sapan şeyler yüzünden hayatı bitmiş gibi davranan insanlar var. Afrika'da çocuklar yiyecek ne bilmiyor. Yaşımızda gencecik insanlar kanserden ölebiliyor. Bir anda.. En sevdiklerini kaybediyorlar. Daimi bir ölüm korkusu yaşıyorlar felan mesela. Biz de bi kız-erkek için üzülüyoruz ya da paramızın olmaması hayatta başımıza gelen en bok durummuş gibi davranıyoruz. Çok sinirleniyorum. Bu konuya ben en iyisi daha sonra değineyim çünkü şimdi hiç modumda değilim. 

17 Haziran 2011 Cuma

Karmançorman

Ey çok muhterem blog sahipleri,

Bu blogu yazmaktaki amacım,sadece ama sadece aslında yazacak bir şeye sahip olmayışımdandır.(gelişme bölümüne geçmek için en azından 2 satır yazmış olayım diye bu parantezi açtım.)
Bazen oluyor ki delicesine blog yazasım geliyor,çok düşünüyorum ama yazıcak şey bulamıyorum. Bi de çok klişeleşmiş bir düşüncem var:sanki uzun olmayınca yazmak doğru değilmiş gibi.Sanki blog kuralları var 3 -5 satır yazıya HAYIR!! Ne bileyim işte yazmışken bir şeyler yazayım diyorum ama bulamıyorum. Şu sıralar kafam çok karışık. Rüyalarım bile hayatımdaki bokluklar. Tek kaçış yolum uyku,valla billa. Ama orda da rahat koymuyo beni sorunlar. 'Kendi dünyamın çaresizliği içinde boğulup gidiyorum' diye kıroca bir cümleyle gelişme sonucuma noktayı koyuyorum.

Sonuç olarak,ben bir mektubun sonuç kısmında neler yazılacağını unutmuşum.Dersime iyi çalışmamışım. İyi geceler.
Sevgiler,Elif Ezgi

16 Haziran 2011 Perşembe

Finallerin Ardından

Eve geldiğimden beri kendimi bir boşlukta hissediyorum.çok fena. Zaten ben geçen yaz da böyleydim. Ankara'yı özlüyorum.Arkadaşlarımı özlüyorum ve her yaz nedense canımı sıkan olaylar oluyor. Hep başka insanlar üzülme sebebim oluyor,ama benim korku ve kendimle ilgili abuk subuk sorunlarım fix devam. Mesela gene lamba açık uyumaya başladım,gene evde görünmeyen varlıkların mevcudiyetine inanır durumdayım. Gene boyun ağrılarımdan dolayı kolum felç kalıcak diye korkuyorum. Gene ayna karşısına geçip suratımı inceliyor ve kendi kendime gülümsüyorum. Evet ne kitap okumaktan zevk alıyorum ne de televizyon seyretmekten.. Evet gene rejim yapma bahanesiyle aldığım BALLI mısır gevreğini sadece ağzım boş kalmasin diye öğün aralarında yiyorum ve evet kesinlikle bu tatil olayı benim psikolojime fena halde zarar. çok pis,tehlikeli. 


Final zamanı insanların tipi kayar,uyumazlar. Hayattaki tek aktivite ders çalışmak ve bazen yaşamaya devam etmek için yemek yemek olurken,benim için uyumak,gezmek ve bolcanak yemek olmuştur her daim. Özellikle final haftası daha da çalışmam.Hiç çalışmam. Einstein soyundan geliyorumya, ailemin her bir üyesi zekasıyla tarihe damgasını vurduya, o yüzden güvendiğimden bu minik beynime.. Herneyse efenim,sonuç itibariyle hayat boyu pişmanlığım olarak kalacak bir not ortalamasına sahibim. Ben asla bir İNEK olmicam dedim! Hala da asla olmicam,olursam kendimden iğrencem böööğ diyorum ama,her dönem öncesinde yeminlerle sözlerle başlıyorum. Bu dönem çok pis çalışcam valla,hele sınav zamanı möölicem diyorum ve bunu her dönem yapmamakla beraber her seferinde de bu verdiğim sözlere inanıyorum. 2.sınıfta çok ciddi şekilde sınavlara çalışcam.(şimdilik kararlıyım) 

15 Haziran 2011 Çarşamba

Hayat Üstüne 1

20 yaşındayım ve hayat üstüne düşününce çok şey yaşamışım, bilmişim hissine kapılıyorum. Biri de çıksa -kızım sen ne biliyon allasen?- dese apışıp kalcam yani ha orası da kesin. 

Çok depresif bir moddayım şu an. Sezen'den Vazgeçtim'i dinlemek kat be kar artırıyor bu modumu. Son zamanlarda aslında hayatımın şu son 1 yılını ele alırsak boktan öte zamanlardı.. İyiye dair yaşadığım her şeyde artan umutlarım - evet işte hayat bana da renklerini sunuyor düşüncem- kötü olan en ufak bir olayda hay böyle hayatın taaaa... dedirtmekte. Kötü her ne oluyorsa iyiye dair her şey silinmekte..unutulmakta. İyiye nankörlük yapılmakta. 

Hayattan beklentim ne ben de bilmiyorum. Bu konuda çok kafa yormuyorum galiba. Değişkenim. Kötü biri değilim galiba ya bunu kendimi övmek için de söylemiyorum mütevazılık kalıbına da sokmucam şimdi hiç kendimi.(yazdığımı ikinci kez okuyunca bu benim iyi olmamın ne alakası olduğunu düşündüm,sorguladım ve gereksiz buldum ama yine de silmedim. :D ) 

Ben bu yıl gerçekten daha farklı bir sene geçirdim. Hayatımda kötü olan şeyler her zaman daha çabuk yoluna girerdi. Alışmışımya hani buna,artık öyle olmayınca çok pis koydu valla bana. Düzelmiyor ben bekliyorum ama düzelmiyor. Her şey çok geçici bu hayatta. Cidden bak. Arkadaşlıklar olsun..sevgiler aşklar..ailem bile ya. hatta ben bile. Yok olup gitcek,gitcez. 

Öyle bir hayatım olsaydı ki -hep iyi şeyler olsun demicem- kötü şeyler çok kısa sürseydi.az olsaydı bide. Ben bu kadar melankolik havalara sık girmeseydim. Hayatıma sıçıp batırmasaydım. Beynimi yemişçesine davranmasaydım. Hakettiğim değeri görseydim ya da haketmiyorsam da farkında olsaydım. Mesela. Her şey kötü,pis,bozuk.. 

12 Haziran 2011 Pazar

ve ben Olric,

Ben bi alıntı yapıcam çünkü o kadar ama o kadar derin hissettim ki..
‎.
hüzne bulanmadan yaşanmıyor ki olric...
ilk açılan yaranın bir daha kapanmayacağını
ilk kopan fırtınanın ömür boyu dinmeyeceğini
hep ilk olanın ne varsa aniden değiştirivereceğini
nereden bilebilirdin ki olric...
şehirler değiştiriyorum... olric...
"içimden şehirler geçiyor sen her durakda duruyor inmiyorsun"lara
takılıp kalıyorum
şehirler değişiyor olric... ben değişiyorum...
değiştikçe kanıyorum...
dünya da değişiyor ya...
bir yaşanmışlıklar olduğu gibi duruyor işte...
"sen yok desen de ay dolunay işte.."

ve ben vazgeçip her şeyden
- hayatlardan bir gölge gibi çekiliyorum uzaklara...

ve ben olric,
- düşmeseydim eğer düşlerimin sırtından zaten inecektim.

Oğuz Atay

1 Haziran 2011 Çarşamba

Lazım lazım

Okula gitmekten başka kayda değer bi uğraşısı olmayan ben, nedense her seferinde aşırı yoğun olduğumu dile getirmekten asla bıkmadım. bıkmıyorum ve muhtemelen bıkmayacağım.
Kütüphaneden yayın yapıyorum,yalnız başımayım. Kucağımda liseden kalma sırt çantam(ama ben onu çok seviyorum),onun da üstünde tam tamına 44 dakika sonra şarjı bitecek olan laptop'ım duruyor. 
Frontpage denilen saçmasapan bir final ödeviyle uğraşıyorum,alışılagelmişin üstüne son ana bıraktığım için. Sıkıcı..Resim seçmek,yazıları İngilizce felan yazmak eringeçliğime eringeçlik katıyor adeta.
Yarına finalim yok,rahat mıyım ama? Hayır çünkü stresten suratım mayın tarlası misali. Dokunduğunuz her pütürcük patlama tehlikesi yaratıyor. 
Pudradan mıdır bilinmez,cildimin içine sıçtığım için kendimle gurur duyuyormuşçasına hergün inatla daha da o pudra denilen kimyasalı kullanmaya devam etmekteyim.Üstüne bir de fondoten aldım;55 yaşında bunağımya,çok ihtiyacım vardıya!!
Gramerin allah belasını versin. Fonetik, evet evet korkulu rüyam olması gereken fonetik sınavını hiçbi yerime takmıyorum bile. Benim korkum writing'den. Neyse şimdi kimsenin canını benim aptal derslerimle sıkmaya gerek yok dimi?
5 parasız kalmak üzereyim gene. Karşılığında hiçbir şey vaad etmeden bana borç verecek bir dünya harikası vatandaş olsun isterdim hayatımda.. :)
Yaz okuluna kalmak için pederimi ikna etmem lazım. Bi de beni hiç yormayacak bir iş bulmam lazım. 
Kısacası bana her şey lazım.. 
Evet tam 37 dakika sonra bu PC mefta oluyor. Mucuk der giderim.