28 Ekim 2012 Pazar

Samsun, güzel şehir.

"Seyyah olup şu âlemi gezerim / Bir dost bulamadım gün akşam oldu" - Pir Sultan Abdal
Yazın başlayan seyyahlık maceram halen devam etmekte. Bayramda yeni durağımız Samsun idi. Akraba ziyareti malum. Samsun'un bu kadar büyük ve güzel olduğunu anca gidince anladım, hatta öyle ki ileride yaşayabileceğim şehirlerde listenin başı şu sıralar. Gayet büyük, imkanları fazla ve her şeyden öte deniz olan bir şehir. Cafelerin öyle sokak aralarına konuşlanması olayı da çok otantik. Biz kuzenlerle Gramofon'da oturduk ve dekoruna vs ba-yıl-dım. 
Kurtuluş Parkı'na, Amisos'a gittik. Bandırma Vapur'unu gördük. Atakum'u görmek vakit yetersizliğinden dolayı mümkün olmasa da Çiftlik Caddesi'ni iyice öğrendim. Lunapark'ta kaç yaşında olursan ol eğlenebiliyorsun, bunu bir kez daha farkettim. 
Karagöz&Hacivat orta oyununda aslında varolmayan 3. karakteri resimde de olsa yaşatmak güzel. 

Batı Park, 'eğer uslu bir çocuk olursanız, bir gün şirinleri bile görebilirsiniz.' Belki artık çocuk değilim ama Gözlüklü Şirin'le da aram iyi hani. 

15 Ekim 2012 Pazartesi

Yeni bir ben.

Artık kırmızı saçlıyım. Hafif balyaj demiştim oysaki kuaföre ancak o bireysel çalışmayı tercih etti. Bir nevi 100 fırça darbesi gibi. İşin garip yanı ise git gide alışıyorum bu saçıma. Her geçen gün akan kızıllarla baş etmek zor, arada soğan kabuğu rengini alanlar var ama tekrar kendi rengime kapatmaya da kıyamam ki. Mavi havlum resmen akan kırmızı boyayla renk karışımı oluşturup mora döndü. O derece. TEGV'e gidiyorum, çocuklarla 'Nesi var' oyunu oynuyoruz. Nesi var? Siyah saçı var. Bir an üstüme alınıyorum ama bakıyorum ki ortamda tek siyah saçlı kız var, o da ben değilim. Artık değilim. O an iyice idrak ettim. Sağolsun beğendik diyenler, tarz olmuş diyenler de var. Gönülde yatan görüntü bu değildi ama dediğim gibi alıştım, şimdi bayrama eve gidince kapatmak koyar. Gerçi zaten bu renk üstüne doğal rengi töbe tutmaz ama bakalım.


Bu resimlerde Kayseri Serpil Abla'da kahvaltı yapılırken.. Önümde mmmmh Kayseri yağlaması.