28 Aralık 2011 Çarşamba

Güzellik bu.

Bu havuzu görünce,çocukluğumdan beri gittiğim oteller ve onların havuzlarına pöööh diyorum. Bayıldım tek kelimeyle ya. Bu havuzda yüzebilmek için 1 yıl okulu dondururdum galiba. Yapabileceğim tek fedakarlık,aklıma gelen.
Balideymiş. Yüzerken yılan,börtü böcek felan çıkabiliyormuş ama bu güzelliğe değmez mi sizcede?

Bi de, 90lar pop gerçekten çok iyi değil mi ya en keyifle dinlediğim parçalar çoğunlukla o dönemin. Zaten bende bi nostaljik havalar.. Mütemadiyen. Sormayın gitsin.

21 Aralık 2011 Çarşamba

Kalp Boş.

Bu kadını gördükçe aklıma hep Ayşe Özyılmazel geliyo. Sanki oymuş gibi. Ama değil.
Herneyse. Sadede gelim: bu şarkı bence tam benim için yazılmış,özellikle de nakaratı. 


Kaç yaşımdayım ki bu kadar yıpranmışlık var. Bu kadar inancım tükenmiş, bu kadar tecrübeliymişim hissi. Çok mu çabuk eskittim bir şeyleri, çok mu hızlı yaşadım da böyle oldu,bilemiyorum. 
Her şarkıda birileri yaşıyo, bazen de bi şarkı bir çok kişi için var. Anılaaar.
Kokular var bide. Ama şarkılar daha fena. 

10 Aralık 2011 Cumartesi

Biraz kitap,biraz tiyatro

Gerçi biraz kitap demek eksik ifade sanki. Zaten ödevler,sunumlar,saçma salak vizeler,üstten ders almalar ve Almanca kursu beni mahvediyor. Az uyku var,daha fazla ders çalışma var. Gene çok değil ama bana çok yani. Elimde 5 kitap birden var. Hepsini de okuyorum yani. Takip zorluğu yok,zaman darlığı var. 
Ama Ölüm Pornosu diyorum, çok iyi diyorum.

Tek bir detay çok şey demekti ve insanın hayatı kararıyordu. Bilgi yüzünden insan aşırı dozdan ölüyordu. 
İnsan hayatının geri kalanını sadece bir dakikada tüketebilir. 
Ne kadar çalışırsan çalış, ne kadar zeki olursan ol, o yaptığın kötü seçimle tanınırsın. O yanlış şeyi yap ve hayatının sonuna kadar ölmüş ol. 
 Babalar. Anneler. İlgi alaka gösterirler. Ve her defasında da içinize ederler. 

Bu oyun, gittiğim en güzel oyundu galiba. Müzikal bir performans desem :) Hiç sıkılmadım,hiç uykum gelmedi. Güzel değinmiş,güzel mesaj veriyor. Sonu desen zaten ayrı:) En son Zübük karakteri kollarını açtı,Dandini dandini dasdana diye 'uyuyan halka' ninni söyledi. 

Bu da böyle bi geceydi işte.

Kırmızı bir mont vardı üzerinde. Arkamdan pardon dedi,geçebilmek için. Baktım,benzettim. Ve kenara çekildim. Acaba dedim içimden,ama neyse. Bi yer bulduk oturduk sonra. Yan taraftaki çift Mino'nun Siyah Gülü'nü imzalatmak için karşıdaki kapıya yöneldiler. Garsonlar da zaten oraya devamlı yemek servisi yapıyorlardı. Dedim onlar kesin orda,yemek yiyorlar. Sinemle'le gittik baktık kapının ağzından,ve evet. Onlardı. Mutluluk :)
Resmen bana pardon diyen kadın Birsen Tezer'miş. Resmen ben doğru benzetmişim. ''Bana pardon dedi yaa valla dedi ihihi'' diye ilahlaştırmıyorum tabi gözümde,ama iyi oldu,hoş oldu. 
10 da sahneye ilk Hüsnü Arkan çıktı. Kendi solo albümünden şarkılar söyledi. Ezginin Günlüğü'nden de ihmal etmediler tabi,sağolsunlar.
Birsen'le 22.15 te Hoşgeldin'i düet yaptılar,bu şarkı bile benim için yeterliydi,aradım ve şarkıyı tamamen Sarişime dinlettim. 22.31 de Değirmenler. Birsen'i ilk kez bu şarkıyla,bu şarkıyı da (geç kalmış olarak) ilk kez Birsen'le keşfetmiştim. Birsen'de kendi solo albümünden şarkılar söyledi. Az düet yaptılar; genelde bireysel olarak sırayla kendi şarkılarını söylediler. Eğlendim. Sahneyi gayet net görüyordum zaten. Benim için süper bir konserdi. Hoşgeldin 23.51 de son olarak tekrar çaldı. Sonra Hüsnü Kadınım şarkısını yine ve son söylerken konser son buldu ve biz de o ara mekandan ayrıldık zaten. Gittiğim en güzel konserdi belki. Ya da bilmiyorum. Ama iyi ki gitmişim. Süperler. Konserden sonra Ezginin Günlüğü-Leyla şarkısına kafayı taktım, devamlı dinliyorum zaten: http://www.youtube.com/watch?v=3eL_-rRVDFo

Kar yağıyor bu gece
Öyle beyaz ki şehir
Anlamak bir ömür sürer
Hayat niye kirlenir 


 Hüsnü Arkan,telefon çekimiyle anca bu kadar :)



Ve Birsen Tezer, bi arkadaşımın deyimiyle müküş :) (mükemmel+müthiş)
30 Kasım 2011, Mekan: Ankara-Nefes Bar