16 Şubat 2011 Çarşamba

Bayılıyorum Sana Babanneeee

Canınız üzgünse gitmeniz gereken ilk adres benim babannem olmalı,Ümmü Gülsüm olur kendileri. Öyle tombak yanaklı,mintik boylu bir insandır. Huyuna suyuna girersek çıkamayız diye özet geçiyorum. ve bu babanne öyle bir babanne ki,benden küçülmüş kıyafetlerimi istiyor giymek için. Dikkatinizi sündürrüm;kü-çül-müş. Bunun sebebi büyük ihtimalle benim babannemin aynaya bakmıyor oluşu olsa gerek. Aksi takdirde beni kendisinden kat kat şişko görmezdi. 
Neyse efeniim,bugün gene halamlar ve kuzenim gelince bende o daireye geçtim. Gider gitmez de kucağıma minik bebek Ecrin'i kucağıma aldım hoppidi hoppidi sallamaya,zıplatma başladım. Ben döndükçe o da gülüyor,e haliyle hoşuma gidiyor. Babannem ne dese beğenirsiniz? Aman Elif onu öyle dönderme çocuğun 'aklını sıçatın'. (=sıçratırsın) E doğrudur valla,ben çocuğun o an kucağımda oluşuna aldırmadan ki bu da onun belini boynunu kırmasına sebebiyet verecek her pozisyonu içerir,gülme krizine girdim.. Tepine tepine,hoplaya zıplaya gülerken,çocuk arada oyuncak oldu çıktı.Aldırmadım. Gülme işini bitirincede direk telefonuma sarıldım,taslakları açtım ve babannemin gün içerisinde saatler aktıkça bu ve benzeri kullandığı bütün sözleri kaydettim. Eren'de bu hareketler üzerine bu ailede kim normal ki sen normal olasın lafını bana çaktı. 

...derkeeeen,biz orda hararetli konuşmalar içerisindeyken,babannem sürekli uğunuyodu. Hayır yani biz bir şey konuşuyoruz,o da ordan alakalı alakasız ne varsa geveliyor,bağırıp durmayın diyor. Çünkü biz bağırınca 'hamam vurmuş gibi'oluyormuş. O nasıl oluyor bilmiyorum ama heralde hamamdaki sıcaklığın verdiği daralma etkisi olsa gerek. Bide kafası tangır tangır oluyormuş,döğünüyormuş. Tabirlere hastayım yalnız. 

Tabi bir babannem böyle olsa iyi,halamda antikadır benim. Babannem kupada içer çayı,prensip meselesi galiba. Aslında işin doğrusu, babannem kulp olmadan bardak tutamaz,o yüzden kupayla içmek zorunda. Halamda ona çay koyarken,getirin şunun destisini,su koy koy bitmiyo anam bu nasıl şeymiş böyle deyince ben direk telefona sarıldım. Zaten sürekli taslaklara bir şey kaydetmekten ortamdan koptum adeta. Yani abartıda son nokta. Bi nacizane kupacık nasıl bir testi ile kıyaslanırsa artık.. 
Bide datlu halam benim eşyaymış kıyafetmiş almayı,bu konuda da övmeyi sever. Bana 'Elif gel bizde plazma izle'derken Tv yerine reklamını yapıp havasını atacaktı ama havasını aldı. Ben dedim höt bizde yok sanki plazma.(ama ben hava atmıyorum,bilin.)
Oğluna da gel hazır su iç diyormuş. Ayy yani reklamcı olmalıymış,laf arasına öyle bir serpiştiriyor ki inanın sıfır dikkat ben anlamıyorum. Erende anne sen ne kadar patavatsızsın cart curt diyince de halam köpürdü: ayı,öküz, herkes anasını över sen de beni yeriyon yaban ayısı diye argo kelimeler yığınından oluşan cümlesini bitirdi. 
Ben de yazma işine burdan ara vereyim,aksi halde Sarişim beni boğacak. Babays. :)

Ordan burdan öteden beriden

Şu an facebook profilimdeyim ve 3 kişiyle birden yazışıyorum.Noktayı koydum 4. yazdı :) Birisiyle iddia üzerinde inatlaşıyorken (tekrar belirteyim ben kazanıyorum bunu yarın o gidiş biletini alınca) diğeriyle üstüm ne renkti tartışması yapıyoruz. Son olaraktan Ahmedumlada naber kuş sorusundan sonra aldığım yanıt üzerine seviye çizgimi çekip bkz:_____
konuşmayı naber diyerek başa sardım. Hocam.comda son zamanlarda tavla oynamaya başladım,hesabım araya gitmesin doğru dürüst kullanayım diye bir amaç takındım kendime. O tavla masasına oturunca,kimle oynasam yeniyorum yani kimle. İnsanlarda artık 'yenilen pehlivan güreşe doymaz' misali hırs manyağı oldular benim sayemde. Aslında burda yüzümden desem Türkçe'ye daha uygun olurdu. Neyse. Oyunun gidişatında 'gene ben kazanıcam.' yazarak gıcıklıkta son noktayı koyunca,karşımdaki ne zaman ve ne şekil bir küfür edicek diye beklemeye koyuluyorum. Şaşırtıcı 2 cevap : Çok şanslısın,dewam
Hepsi w kullanan soydan geliyor(kızmıyorum) ve arada nadir de olsa efendilik yapıp tebrik eden çıkıyor.Sağolsunlar. 
Birazdan da Ahmetcimle tavla oynucaz bakim,iddialarım sonucu beni bozguna uğratmayı düşünüyor ama veririm ona boyunun ölçüsünü. 


Bide benim bi kazağım var,hayır yani eminim krem ama bi arkadaş tutturmuş beyaz. Aslında kazak benim,rengini ben de daha iyi bilirim ama biraz dişli çıktı,inat etti beyaz da beyaz tartışması yaşadık. Olay benim kızdığımı düşünmekle fikrini değiştirmesiyle son buldu ama bunun olması için kalkıp yatağımla dolabım arasındaki yarım metrelik mesafeyi üşenmedim,gittim o kazak hangi renk diye baktım. Üstüne bir de beyaz atletimle karşılaştırdım. Ne kremi,vallahi sarıya bile çalıyor. Ona beyaz diyen halt etmiş.(duyurula C.)
Ha tabi siz çok terleyen biriyseniz ve o terin sarısı beyaz atletinize iyice kazınmış halde geziyorsanız,size hak veririm işte. O çünkü sarıya çalmıştır ve sizin beyaz anlayışınız oysa,benim lügatimde kahverengi olan şey sizde kremdir,inanırım. (eğer bunu okursan,sana hitaben yazmıyorum bak bilesin.)


Neyse şu yazma işine ara vermeden önce de çok sevgili lovebirdıma darıldığımı ekliyorum. Bu yazıyı ona göstericem anlasın diye. Ben onu ne çok severim halbukisi. Lisede tüm zamanım onla geçerdi,kantine çay almaya desem hemen benimle gelirdi. Tam bana kafa dengiydi. Tombulda çayla birlikte katmer yerdik.. Diğerleri döner yerken ben dönere sövünce beni yalnız bırakmamak için ben nerde yiceksem oraya gelirdi.. Otman Abimizde çay içerdik,gözleme yerdik. Bir kere tavla oynamaya kalktık ve o nasıl dizildiğini unutunca Otman abi dizmişti hatta ve bida oynarken unutmayalım diye resmini çekmişti. Ben Adil hocamı özlediğimi söylerken o ona yağdırırdı. Birlikte kütüphaneye giderdik,çoğu kez ben zorlardım çalışsın diye. Beni çıldırtmadığı zamanlarda yok değil hani,ama bilirdim beni pek bir severdi+önemserdi. Ben de ona aynı şekilde. ODTÜyü kazanamadığımı öğrendiğimde kafamdan aşağı kaynar sular dökülmüş etkisi,onunla aynı üniversiteyi kazandığımı öğrendiğimde istemsiz zıplama olayımla son bulmuştu. Gerçekten en çok buna sevinmiştim o berbat halimde. Bazen de özlerim eskiyi,hatta hep özlerim liseye dair her şeyi.O değişti diye çok kızardım içten içe geçen sene ve bazen şimdi de. Ama yine de pek bi severim yavrucumu. Şu an ona diyorum ki,yerin hala aynı yavrucum. Seni ben çok seviyorum bilesin,her zaman özlenirsin. Sen özlemesende özlerim ben :) Şimdi uzağız (3 saat kadarcık) ve sana yumuşak yanaklarımdan makas alma izni veriyorum,gıdımla oynayabilirsin evet,ona da kızmıcam. Evet artık son cümleye geldim,yazıp gidiyorum:

Hüzün kovan kuşu gelmiş
Gecenin yanağına konuvermiş
Ay tenli aşık şarkıma karşılık vermiş..
Not: Ben eskiye dair ve sana dair olan düşüncelerimi gene uzun uzun düşünüp yazarım,şimdi ayak üstü gibi oldu..idare edive gari. Şimdi Kaydı Yayınla butonuna basıp linki sana kopyalıcam :D oku,o yüzden face'te çok geç cevap veriyorum. Muçukss.

15 Şubat 2011 Salı

Tere Sevdası

Tere efenim,bildiğiniz üzre bir ot oluyor. Şöylede güzelimin resmini koyayım:
 Bu öyle bir ot ki,ben de mazoşistlik duygularımı kabartıyor adeta. Hani bir şey size acı verir,bırakmalısınızdır ama öte yandan da cazip gelirya;işte Tere bende aynen bu yerde. Gönlümde taht kurmuş misali. Niçin mi? Bikere ben bi tere göreyim bi masada,bi evde vs,artık o tere unutulsun lütfen. çünkü muhtemelen geriye sapları bile kalmıcaktır. Zaten o kürdanımsı sapları olmazsa yinmez ki aaa. Neyse ben - her şeyin kökünü kurutmakta kraliçe olan ben- bugün kahvaltımı ettikten sonra masadaki ot yığınını gördüm.+oturdum o minik kovanın içindeki otlarla boğuşup,içindeki tereleri seçip seçip löplöpledim. Daha birini çiğneyip yutmadan ötekisini ağzıma tepiyor olmam,burnumda volkan patlaması etkisi yarattı adeta. Depremler oldu,resmen alevler coştu sanki. ''Sönmüş bir volkan gibiyim hazırım alevlenmeye..'' derken ardından burnumun direği sızlıyor,ondan sonacıma da gözlerim yaşarıyor. Bu bir kaç lokma terede bir tekrar ediyor. Bu da eşittir=Kelebek Etkisi. 
Zaten benim başıma bir şey gelirse bu pis boğazımdan gelir,ölürsem de en yüksek ihtimal mide spazmı felan. (tabi eğer ölümle sonuçlanıyorsa)


Bu arada,burdan kuzenim Şeyda'ya sesleniş yapıyorum. Kendisi blogumu yeni keşfetmiş,bana baskı kuruyor hadi blog yaz hadi blog yaz diye. Ona günlük blog yazsam yetiştiremem anacım, burda yumurtlamıyoruz ya ilham gelmesini bekliyorum:P
Şaka bir yana,aklıma geldikçe yazıyorum işte Şeydoşum,bugünlük yazdım,görev tamamlandı. İnşallah doyarsın deyip,rujlu dudaktan bi muçukla kapanışımı yapıyorum. 

14 Şubat 2011 Pazartesi

Bünyende var olduğunu bilmediğin şeyler

The Holiday filmini izlerken Kate Winslet'ın canlandırdığı Iris karakteri,Jaspera duyduğu ümitsiz aşktan dolayı çok güzel bir şekilde dile getiriyor hissettiklerini. Miles ile aralarında geçen şu diyalog beni çok derinden etkiledi açıkçası :
M:Niye iyi olmadığını bildiğim insanlar ilgimi çekiyor olabilir?
I:Galiba cevabı biliyorum. Çünkü yanıldığını umuyorsun ve her seferinde iyi olmadığını gösteren bir davranışına tanık olduğunda görmezden geliyorsun ve ne zaman sana doğru bir adım atarak seni şaşırtsa onun sana göre olmadığına dair şüphelerin yok oluyor. 

..ve konuşmanın ilerleyen dakikalarında Iris(Kate) şunları söylüyor:
Bir insanın alçalabileceği en alt seviyede olma hissini çok iyi anlıyorum. Bünyende var olduğunu bile bilmediğin şeylerin nasıl acıdığını biliyorum. Saçlarını da kestirsen,jimnastik salonuna da yazılsan,kız arkadaşlarınla kadeh kadeh şarap içsende her gece yatağına yattığında nerde yanlış yaptığına veya nasıl yapmış olabileceğine dair her detayı tek tek gözden geçiriyorsun. Ve o kısacık zaman diliminde nasıl mutlu olduğunu düşünebildiğini. …… Bütün bu olanlardan sonra bu olanlar ne kadar uzun sürerse sürsün yeni bir yere gidebilirsin, sonra başka insanlarla tanışırsın, ruhunun kırılmış parçaları tekrar bir araya gelir, ve en sonunda bu yaşadıklarını boşa harcadığın o yılları unutmaya başlarsın ve umarım günün birinde unutursun.

*NOT:Bu konuşmayı bulabilmek için evdeki dolap yığınını talan ettim,CDyi aradım ve konuşmanın olduğu kısmı bulana kadar öyle bir özveri harcadım ki,biline ;) 

Çaresizlikk

Dün Kavak Yellerini izlerken,Denizle yeni sevgilisinin ayrılma sahnesi pek bi içimi burktu. Derinden yaşadım o duyguyu,ayrılığın verdiği acı,çaresizlik..O an insan hiçbir şey düşünemezya,o an en önemli andır mesela. Kalbi ağrır hani,içi sıkışır,daralır. Bi sıcaklık olur,bi sıkıntı.. Tasvir yeteneğim anca bu kadar,bi edebiyatçı gibi ince sözler kullanamıyorum ama hissedilenler özünde bu sonuçta değil mi?


Ayrılınca,bundan sonra ne yaparım ben ya diyorsun. Hayat devam eder mi? Bir daha hiç güler miyim acaba bir şeyler yoluna girer mi diyorsun.
Bir kaç günün minimum ağlamakla geçiyor,iştahın azalıyor. Sürekli onu düşünürsün,o da üzülüyor mu oda özlüyor mu dersin. Acaba o da seni merak ediyo mudur? Hiç birilerine seni soruyo mudur? Acaba şifren hala aynıdır umuduyla maillerine bakıyor mudur ya da Face'te arkadaşlarını inceliyor mudur? Kimlerle mesajlaşıyordur? Sen de onun rüyalarına giriyor musundur. Duvarına yazdığın sözleri ya da eklediğin fotoğrafları görmek için birilerinin face'ine giriyor mudur? Çünkü sen bunları muhtemelen yapıyorsundur ve acaba o da yapıyor mu diye merak edersin. Etrafındaki insanlar kesinlikle evet diye cevaplarken sen buna hiçbir zaman emin olamazsın ve inatla 'hayır,bakmıyordur' a kendini inandırırsın. 


Ayrılmamak için her şeyi kabul edersin,belki başka bir kız vardır arada ama bunu bile kendine yedirirsin,sorun görüşmekse daha az görüşmeye razı olursun,ya da seni bırakmasın diye kendinden ödün verirsin,sırf o seni bırakmasın diye. Sorun mesajlaşmaksa az mesaj atıcam tamam dersin, ya da devamlı mesaj atıcam her dediğini yapıcam dersin.Aynı şeylerin tekrarlanmıcağına,kendini değiştireceğine dair yeminler edersin. A yı B yi silicem görüşmücem dersin,ya da onun sana koyduğu şartları kayıtsız kabul edersin. Neden? Ondan ayrı geçireceğin zamanı ertelemek için. Aslında bu bir kurtuluş değil, bilirsin ama bi umut işte,yaparsın. Sanki o hayatında olsa her şey mükemmel olcakmışçasına ona yalvarırsın.  


Sonra her mesaj geldiğinde acaba o mu attı diye bir şeyler yeşerirken içinde,mesaj atanın o olmadığını gördüğünde boğazın düğümlenir. Telefon çaldığında,asla aramıcaklara kendini inandırırken her seferinde onun olabileceğine dair inancın tazelenir. 


İşte bunları hissetmiş bir vatandaş olarak, bu çaresizliği çok iyi anlayabiliyorum. En dibine vurduğumuz zamanlardan bu günlere gelebilince,en derininden hissediyorsun bunu,acısını,çaresizliği..

13 Şubat 2011 Pazar

Düştük yollara Transkript vermeye

Erasmus sevdasıdır bende almış başını gidiyor,bir heves uğruna. E ilk dönem transkriptini de vermek icap edince düştük biz Sinemle Ankara yollarına. 1 gün kaldık efenim. Hiç ama hiç özlemediğimi farkettim okulu,odayı,kampüsü. Ben evimde çitleklerimle iyiyim. Günde 3 posta çitleklerimle o kadar iyiyim ki hatta,aldığım kilolar beni tövbe ettirdi. Ama yine de olsun. Ben evimde iyiyim :)
Öid'e gidip başvurumuzu yaptık,dönüşte bi bok yığını çıktı karşımıza. Patikanın ortasında.. üstünde vıcık vıcık sinekler..(tam bu sinekler sahne var mıydı hatırlamıyorum) Iyyyk yani mdie bulandırıcı olduğumun farkındayım ama siz Sineme dua edin ben onun fotosunu çekip burda yayınlamadım. Ben köpekler işte diye gevelerken o bunu dışkılayan insanlara sövmekle meşguldu. Belki de bir köpektir dediğimde bir köpekten bu kadar bk çıkar mı diye azarı da yedirdi yani,sağolsun :)
Neyse bu köpekmiş bkmuş derken yazı iğrençliğin de ötesine yol alıyor. Mola vereyim. 


Tatilin tadını iyi çıkaranlardanım. Monoton olmayı solda sıfır bırakan bir tatil yaşıyor olsam da her ne kadar,bitmesin istiyorum. Bitmemeli bu tatil. öğlene kadar uyuyabilmek duygusu her şeye değer belki de.. Saat kurmamanın verdiği no stres,saç makyaj derdini barındırmamak,sınırsız tv keyfi ve mide ziyafeti.. ohh işte bu hayatın anlamı be. Normal insanların günde ihtiyacı olan 3 öğün yemek bende mevcut değil,o öğün ben de hiç bir zaman 4-5 in altına inmez. 6 yı da bulduğu zamanlar yok değil hani. Tabi bunun meyvesi,cipsi,kolası,çerezi ve her şeyden öte konumda olan çekirdeği var. Allah beni ve bu çekirdeği kahretsin diyorum! Öyle ki,evdeki kavrulmamış çekirdek kovasının dibine vurdum.Kuruttum resmen. Annem çok kızıyor,al kovayı önüne diye. Kilo takıntılı babam da kaseyi önümden alıyor aklınca bana çitletmemek için. Ama kuduruyorum. Bu uyuşturucu ötesi bir şey.. Kavrulmamış çekirdek hastasıyım. Acil tedavi bile görebilirim. Aldığım kilo yüzünden yeminliyim. İnsanda kilo sadece göbek kısmında toplanınca böyle bir yemin vermesi kaçınılmaz oluyor tabi. Sivilce felan yokta,ah şu göbek ahh! Bugün hiç çitlemedim,çitlemicem.. Ama şu an yediğim çamfıstığını görmezsen gelelim. Mesela. 

Öperim Babannemi burdan

Babanneciğimi burdan kocaman kocaman öpüyorum öncelikle. 3 4 saat önce yanından gelmiş bulunmaktayım. Onla oturduğum her gün bir olay zaten. Bi gün gitmeseniz size: 'hiç gelmiyorsun' der. Onun da kıymet bilmesi böyledir. Yörenin şivesini kapmış,yimağını yidin mi guzum lafı favorim. :D He yimağimi yidim babanne. 
Ümmü bacı demeye başladım kendisine. Sürekli birilerini eleştirir,laf sayar,değişik tabirleri vardır. Çoğu yaşlı gibi vücut ağrılarından şikayet eder,bir şeyden memnun olma oranı düşüktür, sizi güldürür. Komik değildir aslında ama dediği laflar sizi güldürür. Garanti ederim. Şeker hastalarına inat,toz şekeri neredeyse ekmeğinin arasına koyacak boyutta abartmıştır olayı. Gofretmiş,bisküviymiş bayılır. Hele benim krepimi tostumu pek bi sever.pek bi över,dillendirir. Benim babannem diyetisyenlere tepki doğmuş bilesiniz. 
İlkokul mezunu olduğu için babam şanslıyız der. Allah etmeye Pariste felan büyüseymiş ya da ortaokulu felan bitireymiş hiç başedemezmişiz benim tontişimle. 
Bi çarpım tablosu bilir ki benim diyen matematikçi öyle hazırcevap olamaz(:P) Sonuçta 73 yaşında az mı? Kaç yaşına gelmiş ama hala unutmamış böyle hesapları. Zaten o keskin zekası tombak yanaklarına vurmuş. Ondan böyle yanakları :D zeka fışkırması. Teşhiside yaparım,noktayı da koyarım derken bir Simge karakteri canlanıyor içimde.
Velhasıl gelelim sadede,babannem meğersem hep pilot olmak istemiş okutsalardı,uçmak istiyormuş.. Ben burdan büyük nine ve dedeye iyi ki okutmamışlar mesajı yolluyorum,öbür dünyaya iletile:)
Bu hayalle de uçmuş kendisi bilmem farkında mı? Halam da ordan yetişti,sen uçağı yere saplardın,yolcuların binmeden vasiyetini yazmaları lazım diye.
Babannem pempe yanaklı birini istiyor benim için,bana pembe yanaklı oğlan getir diyo :) kısmet.  

 

9 Şubat 2011 Çarşamba

Olamaz mı? Olabilir.

Face'te eminim herkes birçok sayfada bu yazıyı görmüştür. Sağolsun Bülent Ortaçgil. 
'' Belki benim kağıt param,bi şekilde döne dolaşa senin cebine girmiştir'' diye başlarken şarkının ilerleyen kısımlarında ''Aynı anda başka insanlara Seni Seviyorum demişizdir'' diye devam eder. 
Bugün arkadaşlarla Aşk Tesadüfleri Severe gittik,güzel bir filmdi..Her ne kadar sonuna şaşırmış ve üzülmüş olsam da.
Bir an düşündüm de benim hayatımda hiç olmicak mesela öyle güzel romantik şeyler. Böyle tesadüfler yaşayıp böylesine kalbim atmıcak bi insan için. Böylesine diyorum. Bu heyecanı yaşayamıcam eminim. Karamsarlıktan değil ama biliyorum. O yüzden çok özendim bu aşıklara.. Böyle bir hikayem olsun isterdim. Olsun isterdim çünkü hayatım saçma sapan şeylerle dolacağına -ki kayda değer bir anı bile bulamam belki sorulduğunda- böyle unutulmucak ama iyi ama kötü anılarla dolsun.. 
Benle de aynı günde doğan bir çocukla tanışsam keşke.. Onunla bilmediğimiz bir şekilde ortak yanımız çıksa mesela,sonra döne dolaşa onunla karşılaşsak,anlamlı kısımları puzzle gibi birleştirsek..Dolu dolu heyecan hissetsek. Çocuklarımıza,torunlarımıza anlatacak böylesi bir hikayemiz olsa.. Olabilse.. Keşke.. 

1 Şubat 2011 Salı

Kendimi fazla kaptırdım bu işe

Yeni bir yıl demek,doğum günün gelmese bile sayı 1 arttığı için yaşta otomatik olarak artmalıymış etkisi yaratmış olmalı ki bende , 2011' e girdiğimiz günden beri kendimi 20 olarak görüyorum. Kahretsin. Nefret ediyorum bu histen. Bunu da demin idrak ettim. Bi arkadaşımın blogunu okurken,19 yaşında olduğunu araya sıkıştırmış,e dedim nasıl 19 yaa. Tabi bana birden dank etti,a salak Elif,sen kaçsın kızım dedim? Eve geldim ben devamlı annemlere 20 yaşındayım 20 yaşındayım nutukları çekiyorum. Halbukisi  ben 18 e girdiğimdeki heyecanımı daha dünmüşçesine hatırlıyorum.
-Artık 18 oldum,demiştim. Artık 18 im ve kaçsam kaçarım,evlensem o imzayı atabilirim demiştim..
Off şu an çok pis moda girdim. 19 yaşındayım ve hayattan çoğu şeyi öğrenmiş,çoğu acıyı çekmişçesine kendimi deneyimli hissediyorum bazı konularda.Özellikle de AŞKta herkese Güzin Ablalık yapabilirmiş edasındayım son zamanlarda,hadi hayırlısı. Zaman dursun,ya da günler kaplumbağa hızında ilerlesin ne olur. 13 Mart mümkünse bana kaplumbağayı bile aratacak bir sinir hastalığı nedeni yavaşlığında gelsin. Gelmesin demiyorum,gelsin ama çok yavaş gelsin. Ve ben o güne kadar hala - ben 19 yaşındayım- diyebileyim. Hala 'teen'li gruptan olmak istiyorum,İngilizce konuşurken -nineteen- diyebilmeliyim mesela. Büyümek istedim de büyümekten kastım bu değildi. 20 olmak değildi. Of allahım,zaman çok hızlı akıyor.. ben algımı zorlayacak derecede yaşlanıyorum.
19,lütfen yerinde say.Aylarca,yıllarca yerinde say.. Bana son bir kaç aydır çok unutulmucak güzellikte bir yaş olmadın ama olsun,sen yine de benimle kal. Hep 19 olarak kal :(