22 Ekim 2010 Cuma

Muz Sesleri

Alt taraflardaki yazılarımdan birisinde bu kitaba başladığımı zaten belirtmiştim. Bitirdim ve biraz bilgi vereyim dedim, ki içinden bir kaç güzel cümle de paylaşabileyim diye. Kitap aşkı ve acıyı barındırıyor bünyesinde derlerya,aynen öyle işte. 3 ayrı hayatı ele alıyor. Umduğumdan çok farklıydı kitap,konu itibariyle. Beyruttaki savaş dönemini,Oxford'da Denizin kendi içindeki mutsuzluğu,Filipina'nın yaşamı.. Kısa ve öz olarak,beğendim. Kitap kritiği yapmada yetersizim galiba? Yok aslında uzun uzun yazasım da gelmedi şimdi. Neyse.
Filipina'nın babası Şatila Kampında kızına yazdığı mektupta,bir yerde şöyle diyor :
Ne yaparsan yap sadece bir hikaye kalıyor geriye. Anlatılınca yalan gibi,hiç olmamış gibi gelen.

Onu ağustosta muz tarlalarına götürecektim. Muz seslerini dinleyecekti. Nasıl sevineceğini,hayret edeceğini düşündükçe..

Muzlar bir elin birbirine yapışık parmakları gibidir önce. Sonra o parmaklar büyüyüp birbirlerinden ayrılırken ses çıkarırlar. Eğer ağustos ayında bir gece muz tarlasına girersen,başka bir gürültü yoksa eğer o sesleri duyarsın..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder